Gezinin ilk sokunu, saat 7:00’daki feribotu yakalamak icin daha gunes dogmadan 5:30’da kalkmak gerektigini ogrendigimde yasadim! ‘Aman allahim!’di, gunde en az 10 saat uyuyan ben, sadece 4 saat uykuyla, ‘nasil yani?’ydi. Daha tam esas derin ve en tatli uykuma dalacagim sirada calan saat, benim gazabimdan ‘bir rus mali gibi kaba ve saglam’ olusuyla kurtuldu.
Cogu zaman duran ve bozulan bu saat, nedense en nefret bi zamanda bozulmamisti #%!@#$!. Neyse fazla ayrintiya girmeyelim, tuvalet banyo vs derken biz evden ciktik.
Bu arada ben bi aksam onceden toparlanip, daha kolay olsun diye Atakoy’den Ortakoy’e gidip Fulya’da kalmistim. Kardesim Kagan ise Atakoy’de kalmayi tercih etti. Ertesi sabah saat 6:00 gibi Mecidiyekoy’de Emrelerde bulustuk ve Emre’yi biz, Emrelerde kalan Cem Eryasar’i da Kagan alarak, mukemmel
bir organizasyon ornegi sergiledik !. Daha bitmedi, oradan cikista Kagan ile ben ayri yollardan yenikapi’ya gittik. Sabah mahmurlugu herhalde, ben mecidiyekoy’den yenikapi’ya barbaros bulvari uzerinden gittim, nedense ?
Demek ki normalin yarisi kadar uyumak beyinde birtakim gecici hasarlara yol aciyormus!?
Tabii bu arada uzayan yolu telafi edebilmek icin yolda biraz bastirinca, arkada oturan Emre’nin yegenine aldigi oyuncaklar (lan arabaya zaten zor sigiyoruz) Fulya’nin kafasinda ve kucaginda nihayetlendiler.
Sonunda salimen Yalova feribotuna binebildik.
Feribot’u cok tavsiye ediyorum, cunku yolun otoban ve bilecik gibi en kirici parkurlarini atlama imkani veriyor, ayrica da uyuyabiliyorsunuz ki bu da cok onemli bi konu. Gerci bizimkiler beni pek uyutmadilar ya neyse.
Yalova’dan bastik Bursa uzerinden Bozuyuk’e. Orada bir yandan iskenderlerimizi mideye indirirken, ote yandan tepedeki bayragin uygun yonden salinip salinmadigini tartistik. Tabii ki yakin hedef uzak hedefi golgeledi ve Fethiye diye yola cikan bizler, Inonu’de muhtemel bir ucusun cazibesine kapilip isiga yanan pervaneler gibi solugu THK tesislerinde aldik. Fulya cok sansliydi: Ruzgar’in yonu uygun degildi (Kagan’a gore uygundu ama bu hep olur) ve ustune ustluk planor yarismalari nedeniyle izin problemi oldu. Son dakikada gelen bi habere gore istersek arada
ucabilecegimizi soylediler ama biz Kagan’a durumu caktirmadan oradan ayrildik. Fulya mutluydu.
Yolun Fethiye’ye kadar olan kismi siradandi: git,git,git,mola,git,git,git,Afyon Ikbal tesislerinde yemek ye, git,git,git,mola,git,git,git….Sonunda Oludeniz’e vardik. Hava daha henuz kararmamisti ama biz gunesten
kararmistik. Cok hizli bir sekilde ikiser ikiser bolgeye dagilip kalacak yer icin bir piyasa arastirmasi yaptik. Ekipler birbirleriyle telsizlerle bilgi alisverisinde bulunuyor, farkli pansiyonlari birbirlerine kirdirmaya
calisiyordu. Telsizler, iki araba giderken yolda haberlesmek icin, pansiyon ararken,
filan gibi cok onemli islere yariyordu. Bence ucan herkesin bi telsizi
olmali, bi tane edinmeye bakin.
Neyse sonunda donup dolasip bizim cigerci dukkanina kapagi attik (Salih
Pansiyon’muydu ne?) Sicaktan bunalan ekibin bi kismi kendini hemen denize
atti, diger bi kisim ise dusu kapti. Deniz o kadar sicakmis ki denizden
gelenler ayrica dus ta almak zorunda kaldilar :-)
Aksam klasik olarak kumsal pide’ye gidilip (tahmin edin) ‘kasarli’ pide yenildi ve yol yorgunluguyla les gibi uyun…amadi, cunku at gibi sivrisinekler vardi. Hemen sinkov, tablet gibi teknoloji urunleri devreye sokuldu, ama biz yine de daha cok sokulduk. Bunun uzerine babadan kalma yontemlere donuldu ve sivrisinek safariye cikildi, ortaligi kan goturdu. Biz tam odada zor bela uykuya dalmistik ki, gruptan gece eglencesini uzatan arkadaslar paldir kuldur iceri daldilar ve #$%@!@#$. Daha sonra disarda cadirda kalan bu tipler de sivrisinekten cok fena olmuslar, bi uzulduk bi uzulduk sormayin :-)
Ertesi gun icin aldigimiz bilgiler, havalarin cok stabil oldugu, termik olmadigi, dolayisiyla sabah erken ilk ucusa cikmanin bi anlami olmadigi yolundaydi ki, bu beni pek bi sevindirmisti, yeteri kadar uyuyabilecektim! Fekat, bir oyunbozan kisi, bizimkilere sabah ilk cikista ruzgarin genellikle kuzeyden geldigini, bi ihtimal termik olabilecegini, ama ikinci cikistan itibaren bu sansin hic olmadigini soylemis. Bizimkiler de tabii ki gaza gelerekten sabah saat 8’de dikildiler. Ben ise sabah cikmayiz heralde dedigim icin kimse beni durtmedi. Iyi ki Fulya beni durtup “sen gitmiyor
musun?’ dedi de uyanabildim. Eeee, ne yapsaydim, millet gidip ucarken salyalarim aka aka arkalarindan mi baksaydim yani, mecburen(!) biz de kalkip hazirlandik, arkalarindan firladik, aksi gibi kahvalti da yapamadik.
Atladik arabaya, koyulduk yola. Ilk durak ormancilar. Emre, Albatros antetli bi kagida geziye katilanlarin isimlerini yazmis, onu ormancilara gosterdik, nuh dediler peygamber demediler. Illa ki Fethiye’de orman bolge muduruyle konusmamiz gerekiyormus. Birol’un tavsiyesi uzerine, ben yanlarina gittim ve su diyalog gecti:
Ben: “Tik tik tik, eyi gunler; bizi bu seferlik ikiser ikiser tandem sayabilir misiniz acaba ?”
Ormanci: “Siz tandemci misiniz ?”
Ben: “Hayir single’iz da diyorum ki….”
Ormanci: “Siz bizi kandirmaya mi calisiyognuz da tandem diyognuz ? Ha ? Ben kul yutmam….”
Ben: “(Salak) ne kandirmasi sacmaliyorsunuz , yahu kandirmaya calissak single oldugumuzu soyler miyiz, tandemci deriz geceriz ” diye sesimi yukseltince, hemen:
Ormanci: “Ya, evet ama biz de emir kuluyuz, vs,vs…” diye sizlanmaya basladi.
Neyse bu seferlik ikiser milyonu bayildik, ve yukari ciktik. Ruzgar guneyden hafif idi, kalkis icin 1900’e gittik. Asagimizda bulutlar vardi. Tandemciler inanilmaz bir hizla hazirlanip hemen kalkip gittiler, biz daha cantalarimizi yeni aciyorduk. Ilk olarak Emre havalandi ve gitti. Ikinci olarak kalkmayi dusunen ben, elime kolonlari alip parasutu acayim derken, ani bir ruzgar darbesiyle parasut havalandi ve ben yapilacak en mantikli seyi yaparak hemen bir kolonu biraktim (frenler veya arka kolonlar filan elimde degildi). Boyle yapmayip kolonlari tutmaya calisan birinin havalanip sonra duserek olmus olmasi benim icin yeterince caydiriciydi. Fekat ben bi kolonu birakinca parasut arkaya sarkarak, oradaki agacin dallarina takilmaz mi! @#%@#% Sonraki 15 dk. agactan parasut kurtarma operasyonu ile gecti. Bu arada bana yardim eden CemEgri’ye cok, firsattan istifade basip giden Kagan’a da ozel(!) tesekkurlerimi iletmek isterim. Neyse ben ve en son Cem olmak uzere havalandik.
Havada cok az termik vardi, hic tirmalamadik, niyetim direk deniz uzerine gidip hayatimin ilk SIV’erini yapmakti. (Inininiiin). Neyse geldik deniz uzerineeee. Ilk olarak ne yapmali acaba? Hmmm. En iyisi ufaktan baslamali.
Daha once cok defa tek ip kulak kapatmistim ama iki ip kulak denememistim. Hadi bakalim bismillah, (harssh, parasutun ortasi disinda bisey kalmadi), varyoya bakiyorum, -3,-4 iyi cokuyo lan. Birakiyorum ve sflflslak, kendiliginden aciliyor, guzeeel. Acaba A’lardan 3’er ip ceksem n’ooolur ? (Hepi topu 4’er tane ip var zaten) Soooole 3’er tane ipi kavrayip inceden asiliyorum, asiliyorum, asiliy…. hasssk…..komple geliyo lan on taraf!
(Ne bekliyodum ki?)
Neyse bu sevdadan vazgecip siradaki SIV’ye geliyoruz: Asimetrik. Annecigim!.
Daha once hayatimda yasadigim ilk ve tek asimetrikte yeri opmus olan ben haliyle biraz tirsiyordum dogal olarak. Once sag mi, yoksa sol mu ? Lan ne farkeder ki? Hadi once sag olsun, canimiz sag olsun:-) Bi dakka nasildi simdi, sag kolonu soyle sikica kavrayip, kontra icin sol freni hazir tutaraaak, hnnh, (ulan amma da sertmis bu kolonlar), harsss, sag taraf isteksizce ice dogru kivrildi, sol taraf habire ileri atilmak istemekte, sag kolon acilmak icin elimi acitmakta, vario bagirmakta, kanopi sallanmakta, yeter lan diyip sag kolonu birakmamla birlikte plop diye acilmasi bir oldu. He he, o kadar da kotu diyilmis yav :-)
Bu arada uctugum kanopinin DHV-1 Atlas M oldugunu belki bilmek istersiniz,
oyle her kanopiyle “don’t try this at home”. Simdi sira sol tarafta. Bu
sefer daha bi cesaretli cekelim kolonu assaa, bakalim nooluyo. (Tercumesi:
‘bakalim maceraci ruhla salaklik arasindaki cizgiyi asabilecek miyim?’).
Ozetle gecen seferkinden biraz daha hallice sallandiktan sonra normal
ucusumuza geri donduk.
Henuz daha, “kontra vermeden ve iki tam donus suresince kolonu birakmadan” yapilan asimetrik SIV’ye kotum yemediginden onu daha sonraya birakmaya karar vererek bi sonraki adima gectim: B-line stall. Her iki B kolonu ele alinir, ve soyle gayretlice asilinir, akabinde kanopinin hava hizi sifirlanir, ve varyo bagirmaya baslar: -4, -5. Hmm hic fena degil, degil de bu durumdan nasi cikicaz bakalim? Kanopi one cok atlamasin diye biraz yavas birakalim B’leri….derken birden B’ler oyle bi asildi ki ben hazirliksiz yakalanip onlari biraz hizli birakmis oldum! Kanopi one atladi, frenleeeer, evvet, yine normal’e donduk. Yihhuu, cok zevkli, hadi bi daha: Hinnnngh B’ler
asagi, vario=-6m/s, bu sefer B’leri ben hizli birakiyorum, ve cikista one atlamayi frenlemiyorum (Jocky demis ki: “asiri olmadikca one atlamayi engellemeyin, kanopi daha iyi kendini bulur”). Gercekten de kanopi one cok
atlamiyor, ama guzel hizlaniyor, hurraaay!
Bu da tamam. Sirada ne var: Spiral. Daha onceki bi spiral denememde,spiral
atiyorum zannederek yaptigim birkac siki 360’tan sonra alet birden caaart diye onume dalinca, odum bokuma karisip hemen frenleri birakmistim, meger ki alet spirale oyle girermis! Bu sefer tirsmak yok, sonuna kadar gitcez!
Hadi bakalim, kolay gelsin. Daha once bu aletle bayaa bi wingover yapmisligim vardi, onun icin bikac wingover yapip, oradan spiral’e girmeyi uygun gordum: Bi saaag, bi sooool, bi saaaag, bi sooool, ve
saaaagggnnnnggghhhhasssssikkkkkttttttirrrrrrr !! Anaaaa, hani bu zevkli bi seydi lan! Zevk icin yapilacak sey mi lan bu? Iki tur sonunda gozlerim kararmaya baslarken frenleri yavasca birakiyorum ama alet nedense cikmak
icin hic acele etmiyor !? Neyse sonunda gorkemli(!) bi cikis yapip yine normal ucusa donuyoruz, daha dogrusu alet normale donuyor ama, sabah yapamadigim kahvaltinin yuzunden aclik sebebiyle zaten dusmeye yuz tutan
tansiyonum ve diger metabolik belirtilerim kendilerine gelmek icin zaman istiyorlar. Hay hay, istediginiz kadar zaman sizlerin olsun, no problem, take-it-easy.
Bu arada bi parantez acip yukaridaki spiral olayini yorumlamak istiyorum: Yere indikten sonra vario’nun kayitlarina baktigimda spiral’deki maximum cokusun -13m/s, yaziyla “eksi onuc m/s” oldugunu gordum! Aman allahim’di, ben meger ne yapmis idim! Bircok kanopi icin spiralde -8, -10 m/s’nin asilmamasi tavsiye edilir. Bunun sebebi de -12 m/s gibi hizlarda kanopinin asiri hizlanmasi, pilota 4 – 5 G binmesi, ki bu benim gozumun niye
karardigini acikliyor, daha kotusu kanopinin spiralde ‘stable’ hale gelebilmesi, ki bu da icteki freni tamamen birakmama ragmen kanopinin spiralden gecikmeli olarak cikmasini acikliyor. Bir dusunsenize, spiralde
black-out oluyorsunuz ve kanopi kendiliginden spiralden cikmiyor! Aneyy! Desenize az daha maceraci ruhla salaklik arasindaki cizg…..(eeeh bu laf ta baydi artik yav). Benim kanopinin boyle vahsi bir spirale girmesinin
sebepleri: 1- Kanopinin ust agirlik limitinde olmam (bu normal) 2-Spiralde yeterince dis fren cekmemek (bu acemilikten) 3- Siki bir wingover’dan kontrolsuz bir sekilde spiral’e girmek (bu da hiyarliktan)
Neyse, boylece -13m/s gibi bir olayi da yasamis olduktan sonra inise gectim. Henuz hala sagken, butun benligim yere saglam basmak istiyordu! Guzel bi inisten sonra, burnumdan, cenemden, kulagimdan ve kicimdan ter damlayarak kanopiyi katladim, ve kizgin kumlardan serin sulara atlar gibi kendimi golgeye attim.
Arkadaslar, spiraldeki ruzgar sesini kaskimdaki mikrofondan dinlemisler!
Ardindan Cem Egri’yi seyre daldik: Herifin bi cok numarasini goremedim,ama bi negatif spin yapti ki tam seyirlik. Bi kere gercekten de spinde girende cikan da belli olmuyormus: Herife spinde ne girdi bilemiyoruz ama ondan
cikan sesi taa yerden duyduk! Soyle “hiiiaaannggghhh” gibi biseydi, coknet duyamadik.
Daha sonra, yemek ve dus gibi temel ihtiyaclarimizi karsiladiktan sonra, bir grup fethiye’ye ormacilarla konusmaya gitti, ve Albatros adina adam basi 1 MTL’ye indirildi. Hemen harekete gecilip gunun ikinci (saat 3:00) cikisina yetisildi. Ormancilar’a hakettikleri gibi davranildi ve sabah odemis oldugumuz ikiser milyon’un birer milyonu ikinci cikisa saydirildi, para verilmedi.
Bu sefer 1700’e gidildi. Yine tandemciler bir anda havalanip gidiverdiler. Biz bize kaldik. Inanmayacaksiniz ama bu sefer Fulya da vardi. Ben Fulya ile ayni anda kalkip beraber kol ucmak istiyordum. Hazirlanip Cem ile
Kagan’dan Fulya’ya yardimci olmalarini rica ettim. Onlar da Fulya’nin kanopisini acip,
kontrollerini yaptiktan sonra havalanmasini beklemeden ucup gittiler.
Sonrasini tahmin edersiniz: Fulya havalanmaya calisti ama ilkinde basaramadi, ikincisinde basaramadi, ucuncusunde de olmayinca hem morali bozuldu, hem de yoruldu, cunku her seferinde tek basina harness’e bagli
olarak kanopiyi tasiyip acmasi gerekiyordu. Eee ne var diyeceksiniz ama, eger yeterince acemiyseniz, zaten biraz tirsiyorsaniz, ve kimse sizeyardim etmiyorsa, bu yeterince kotu bir durumdur. Ben de mecburen kol ucma
sevdasindan vazgecip, harness’ten cikip Fulya’ya yardim ettim. Sorunsuzbir kalkis yapti.
Arkasindan hemen kosup harness’i giydim… kontroller….(acele etmekten nefret ediyorum)…. neyse, ben de sorunsuz bi kalkistan sonra, kalkisin saginda biraz termik arayip bulamadiktan sonra, speed’e asilip fulya’ya
yetistim. Hizasina geldigimde ondan daha yuksektim. Hmmm. Sanirsam, guzel bir B-line stall’un tam sirasiydi. B’lere asildim veeee, cok eglenceli, asansor gibi asagi iniyorsunuz, yakininizda baska biri oldugu zaman bunu
gorebilmek cok eglenceli.
Ardindan Fulya ile birbirimizin etrafinda filan donduk, beraber uctuk, konustuk, cok keyifliydi. Neyse, ben cok irtifa yemeden once birkac SIV daha denemek istiyordum. Once stall noktasini buldum. Alet o kadar da kolay
stall olmuyormus megerse, iyi bi sey tabii. Sonra da, daha mantikli bi spiral
denedim. Bu sefer duz ucustan donusle spiral’e girdim ve distaki frenle
spiral’in gayet guzel kontrol edilebildigini gordum. Hmmm, evveeet, bu
gercekten keyifli olabilir galiba. Hadi bi de son olarak biraz da wingover
yapip inelim bakalim. Ama bu sefer madem irtifamiz da var, biraz abartalim
bakalim…………………. Valla hala ben ne oldugunu tam anlayabilmis
degilim. Galiba wingover’da cok hizli iken periyodunu kacirip ust olu
noktada kanopiyi cok yavaslattim, ki kanopi bi an durup one oyle bi daldi
ki, ilk defa kanopiyi 90 derece onumde gordum. Vaaav.
Bu kadar yeterdi. Gercekten Cem’in dedigi gibi Oludeniz’de biraz daha
kalsaydik birimiz denizde patlayacakti herhalde. Son 300 mt’ye gelinceye
kadar hicbir parasut acik durmuyordu havada! Artik digerleri kendileri
yazar ne haltlar yediklerini :-)
Hizli bir sekilde karar verip hemen o aksam Oludenizden ayrilmaya karar
verdik. Verdik te, nereye gidecegimize karar vermek daha zor oldu. Ya
Antalya tarafina inecek, Saklikent-Bakirtepe ve Koprucay-Kuzukulagi
yaylasi gibi yeni ve zorlu yerlere yelken acacaktik, ya da Gokova, Oren, Bodrum
tarafina gidip, daha bilinen ve evcil yerlerde ucacaktik.
Benim muhalefetime ragmen ikinci secenek daha cok ragbet gordu ve o aksam
Gokova – Akyaka koyune gittik. Aksam orman dinlenme kampinda cadir atip
yattik.
Veee ertesi gun, yeni bir gun, yeni bir yer ve ilk ucus! Kahvaltiyi
hallettikten hemen sonra vakit kaybetmeden yola koyulduk. Ana yola cikip
Mugla yonune dogru yokus yukari cikmaya basladik. Virajli ve yokus yolun
duzlestigi bir yerde, sag tarafta, “Orman seyligi, Parasut kalkis pisti”
gibisinden bi tabela gorup kisa bi dumur yasadiktan sonra, hemen o bozuk
yoldan cikmaya basladik. Tam arabalarimiz isyan edecekken orman gozetleme
kulesinin yanina vardik. Vardigimizda vakit oglene yaklasiyordu ve ruzgar
dolu dolu esiyordu. Biz araziyi incelerken oradaki gorevli ve oglu, bize
bilmek istedigimiz herseyi soylediler! (Dumur 2) Gercekten de ancak oradan
ucan birilerinin bilebilecegini dusundugumuz her turlu bilgi (hava ve
ruzgar durumu, degisimleri ile kalkis / inis ile ilgili bilgiler) onlarda
mevcuttu. Biz kalkincaya kadar bize cok yardimlari dokundu. Bu insanlari
Oludeniz’deki ormancilarla karsilastirmak bile haksizlik olur.
Neyse, 2’ser milyon bayildik, ve hazirlandik. Kalkis pisti duzgun ama cok
buyuk degil. Kalkistan hemen sonra sol tarafta ileri dogru uzanmis kayalik
bir bolge var ki insani biraz korkutuyor. Sag taraf da pek hos gozukmuyor.
Kisacasi, problemsiz bir kalkis yapmak zorundasiniz, cunku kalkis
noktasinin zaten kendi problemleri yetiyor. Kalkis anindaki 20 Km/h civarindaki
ruzgar, kalkistan hemen sonra, bahsettigim topolojik bozukluklar nedeniyle biraz
sallanti yapti. Tepeden acildiktan sonra sakin bir havayla karsilastim.
Asagiya baktigimda cok guzel termik jeneratorleri gordum ama henuz
calismaya baslamamislardi. Akyaka koyunun uzerinde bir iki termik arama turu
attiktan sonra inis yerine dogru yola koyuldum. Bir iki dakika sonra ileriye dogru
yeterince hizli gidemedigimi farkettim. Biz havadayken ruzgar artmisti
(aslinda bunu bize ormancilar soylemisti). Yetismek icin speed’e filan
asildim ama gec kalmistim. Agaclarin seviyesine yaklastigimda turbulans
kendini gosterdi ve speed’e daha fazla basamadim. Sonuc olarak igrenc bi
noktaya can havli bi inis yapmak zorunda kaldim. Sonradan ogrendim ki
yalniz
degilim, daha once baskalari da daha da kotu yerlere inmisler. Benden once
kalkan Emre tamamen farkli bi yere, benden sonra kalkan Kagan ise benim
indigim yerin az ilerisine (yine esas inis yerini tutturamayarak) indi.
Sonuc olarak Akyaka’nin ucusunu begenmedik, cunku, eger ruzgar artmadan
havalanirsaniz, termikleri yakalayamiyorsunuz, yok eger termik saatini
beklerseniz de ruzgar artiyor havalanamiyorsunuz gibi bi durum sozkonusu.
Oranin esref saatini de bekleyip 2 MTL bayilmaya degmez deyip yine
dokulduk yollara.
Bir sonraki hedef Oren. Bu sirin beldemizde ucus, oradaki Alnata hotel’in
kontrolu altinda. Bu insanlar oraya yatirim yapmislar (take-off
yaptirmislar) ve her turlu ucus hizmetini (konaklama, ulasim) veriyorlar.
Bizi 4 kisi 6 MTL’ye yukari cikardilar. Fiyat bize makul geldi
(ormancilardan sonra!) Kalkisa vardigimizda aksamustu olmustu. Kalkis
noktasi gayet genis ve duzgun, cok guzeldi. Hepimiz sorunsuz bir kalkistan
sonra gunun son termiklerini bulabilmek umuduyla yamaci tirmaladiktan
sonra otele dogru yoneldik. Yine sembolik bir ucus olmustu.
Aksam burada da kalmayip Bordum’a dogru yola ciktik. Bir arkadasimizin
evinde misafir olduktan sonra, ertesi gun Izmir’e dogru yola ciktik. Onden
giden araba, yolda Efes’e filan ugrayip ucus yeri bakmislar, ve daha sonra
Izmir Guzelbahce’de guzel bir gunbatimi ucusu yapmislar, kendileri anlatir
artik. Biz Fulya ile daha sonra Izmir’e varip onlarla bulustuk ve
Emre’lerin evinde misafir olduk.
Ertesi gun Emre’yi uzgun ve suzgun bir sekilde ailesine rehin birakip,
Bozdag’a dogru yola ciktik. Odemis tarafindan daga saldirip, ogleden sonra
Bozdag’a vardik ve hemen jandarmanin yakininda bir yerden guney ucusu
yapmaya karar verdik. Ruzgar guneyden dolu dolu (15-20Km/h) geliyordu.
Uygun biryer bulduk, hazirlandik, ve once Cem kalkti. kalkisin hemen onunde
biraz tirmaladi, 20-30 mt irtifa aldi, sola jandarmaya dogru gitti, bir tugla
gibi coktu, ve can havliyle ileri dogru dumduz kacti. Onumuzdeki vadinin
uzerinde ilerlerken zaman zaman cikti, ama cok tutunamadi ve asagidaki koyun
yakininda bir yere indi.
Arkasindan ben ciktim. Kalkisin onunde biraz tirmaladim, ama huyunu suyunu
ve turbulansini bilmedigim arazide sansimi cok zorlamamak icin, fazla
irtifa kaybetmeden vadiye dogru yoneldim. Cem yere indikten sonra bana telsizle
koyun uzerinde termik oldugunu soyledi. Gercektende koyun uzerinde zayif
ama guzel bir termik buldum ve bes dakika boyunca donerek yavas yavas
yukseldim. Fazla irtifa alamadan termigi kaybettim ve son bir umit diyerek vadinin
solundaki yamaca yoneldim. Bu arada surekli olarak, yanina inebilmek icin
Cem’in indigi yeri bulmaya calisiyordum. Yamacta cok guzel bir termik
jeneratoru buldum ama cok alcalmistim. Siz hic gercek bir termik jeneratorunun uzerine inmeye calistiniz mi ?
Valla cok zor oluyor, bir de bu yer bir yamactaysa…. Habire bu kahverengi
tarlamsi yerin uzerinde S’ler ciziyordum ama tam inecekken, hoooop, yine
bikac mt yukari, hadi bi tur daha, don gel, inis takimlari asagi,iniyoruz,
hooop, inemiyoruz, hadi bi tur daha …….. Neyse zor bela indikten
sonra, arkamdan gelen Kagan’a asist etmeye calistim. Garibin variosu yok, bana
yaklasinca ona telsizden ‘vario’luk yaptim: “iniyorsuuuun……simdi
cikmaya basladiiiin….don cabuk don… yok yok olmadi yine iniyorsun…..” gibi
beraberce tirmalayip ucus heyecanini onunla paylastiktan sonra, cocukcagizi inis yerine kisa dusurmeyi basardim!
Hepimiz indigimiz sirada, gonullu ‘retrieve-driver’imiz Fulya, arabayla
asagiya inmeye baslamisti bile. Telsizden ona indigimiz koyun adini
soyledik. Ilk olarak Cem’i aldi, daha sonra Kagan’i aldilar, ama ben nasil
bi yere indiysem artik, hemen onumdeki toprak yolun girisini bulup beni
almalari bir saat filan surdu herhalde.
Bu arada belirtmeliyim ki eger herkeste telsiz olmasaydi, bu toplama isi
kesinlikle tam bir kabusa donusecekti.
Neyse, biz yine toparlanip kalkis yerine dogru yola koyulduk. Orada
biraktigimiz diger arabanin yanina vardigimizda hemen tepemizde ve
yuksekte cok guzel kumuluslerin olusmakta oldugunu gorduk, fekat bir kere daha
kaderin cilvesi bize hain yuzunu gostermisti: ruzgar tamamen donmus ve
kuzeyden siddetli bir sekilde esiyordu.
Ucamayacagimizi anlayinca, diger yasamsal ihtiyaclarimiz on plana cikmayi
basardilar: Sabahtan beri bisey yememistik ve acliktan gozumuz karariyordu. Bozdag’da Golcuk denilen bir yere gittik ve krater golu cevresindeki bir lokantada guzel bir yemek yedik.
Bozdag’dan hevesimizi alamadigimiz icin yakinlarda biryerlerde konaklamak
istedik. Etrafta aranirken, Bozdag kis sporlari merkezi diye bir tabela
dikkatimizi cekti. Henuz hava kararmamisken gidip bir bakalim dedik. Gayet
guzel bir yol, daga dogru tirmanmaya basladi. Bir sure sonra bayaa bir
irtifa almistik ve kendi kendimize, ‘Surdan uculur, burdan havalanilir’
gibisinden ucus yerleri kestirmeye calisiyorduk. Yol donup dolasip, dagin
kuzeyinde, zirvenin hemen altindaki kayak merkezine cikti. Ilk
gorduklerimiz, lokantasi icinde olan bir merkez bina, yaninda bungalov
tipi kulubeler, bir telesiyej ve etrafta calisan insanlardi. Arka planda
patates tarlalari doluydu. Biz daha arabalardan inmeden sevimli bir teknisyen
yanimiza gelip ‘Nasil yardimci olabilecegini’ sordu. Sasirmistik. Biz,
Bozdag’a ucmak icin geldigimizi soyledik ve telesiyejin calisip
calismadigini, calisiyorsa ne zaman calistigini sorduk. Aldigimiz cevap
moral bozucuydu: “Sadece pazar gunleri, insanlar geldigi icin
calistiriyoruz…..” (O gun pazartesiydi). Moralimiz dibe dogru dalisa
gecmisken, teknisyen arkadas lafini bitirdi: “Ama sizin icin bir iyilik
yapariz” !? Nasil yani, sirf bizim icin mi calistiracaklardi yani ? Biz
bir yandan acaba kac para isterler, hem yukarda hava/ruzgar nasildir diye
dusunurken, bize “gelin yukardaki ruzgara bakalim” demez mi ? Biz “Ulan
kesin caktik bi yere olduk de cennete mi geldik aceba?” diye dusunurken,
adam kumanda tablosunu calistirip, lcd ekrandan ruzgar hizini okudu: 25-30
km/h. O sirada kimse pek ruzgarla filan ilgilenmiyordu zaten, herkes
kumanda tablosuna buyulenmis gibi bakip teknolojiyi takdir ediyordu.
Neyse biz hem vakit gec oldugu, hem de ruzgar kuvvetli oldugu icin
ucmaktan vazgecip, ertesi gun yukari cikarma sozunu de aldiktan sonra kalacak biyer
arayisina girdik. Oranin isletme sorumlusu olan arkadas gelip bize,
istersek bungalovlarda kalabilecegimizi soyledi. Bungalovlar da zaten 4 kisilik
oldugu icin, kabul ettik, ve o aksam orada kaldik. Bungalovlar kesinlikle
cok guzeldi, Tamamen ahsap, kaloriferli ve tuvalet/dus gibi yerleri cok
yeni ve kaliteliydi. Yalniz sehpalari cok saglam degil, haberiniz olsun,
uzerine oturunca dagiliveriyorlar. Gayet konforlu bir aksam gecirdik, dusta sicak
su bile vardi! Sonuc olarak verdigimiz 20 MTL’yi helal ettik.
Ertesi gun, kahvaltidan sonra hemen ucus hazirliklarina basladik. Ruzgar
hizi uygundu. Hazirlanip telesiyeje bindik ve saat 11 gibi direk zirveye
ciktik. Hayatimda ilk defa dimdirek zirveye cikan bir telesiyej gordum.
2160 mt’deki zirvenin tesislerden yuksekligi 600 mt. Ruzgar kuzeyden oldugu
icin tesislere dogru ucmamiz gerekti. Telesiyejin sol tarafindaki yamacta
hazirlandik. Once Kagan kalkti. Biraz onumuzde dolandiktan sonra
telesiyejin uzerinden saga gecti ve oralarda irtifa aldi. Arkasindan ben ciktim ve
kagan’in tavsiyesine uymak gafletinde bulunarak irtifa kaybettim. Yamaca
ve telesiyejin tellerine cok yakin olmamak icin direk tesislerin uzerine
gidip orada termik aramaya karar verdim. Bu sirada Cem’de havalanmisti.
Gercekten de tahmin ettigim gibi tesislerin uzerinde zayifda olsa birseyler
geliyordu. Bir 10 dakika boyunca tesislerin uzerinde -1 m/s ile +0.5 m/s arasinda
dolap beygiri gibi dondukten sonra, inis yaklasmasina basladim.
Daha onceden gozume kestirdigim inis alani, tesislerin hemen onunde, iki
telesiyej arasindaki acik alandi. Ve tabii ki burasi da yukaridan asagiya
dogru egimliydi. Once dagin yamacina dogru yaklasip, sonra duzlugun
basinda tesislere dogru donup bir deneme yaptim. Olmadi, hala cok yuksek. Geri
donup oradaki ufak sirtin yamacindan dinamik kaldiricida bir iki metre irtifa
aldiktan sonra bir daha denedim, ilk anda yere yaklasiyor gibi oluyorsunuz
ama yer sizden daha hizli alcaliyor! Bi an gercekten inemeyecegimi bile
dusundum. Artik duzlugun yukarisinda, sirta neredeyse surtunecek kadar bir
mesafede manevrami yapip, artik bir daha geri donemeyecegim bir pozisyonda
son yaklasmaya girdim, artik ya inecek, ya inecektim. Onumde bungalovlar,
sagimda ve solumda telesiyej tesisleri ve altimda bi turlu gelmeyen yer!
Once klasik olarak alete tam gaz vererek yere yaklasmayi dusundum. Ama gel
gor ki alet oyle guzel bir palye yapti ki, inmek yerine tam gaz
bungalovlara gider oldum. Baktim olcak gibi degil, hemen kulak kapatma olayina girdim.
Kulaklari icerde tutarken aleti dogru durust kumanda edemedigimden bu
yontem
de yurumedi. Artik neredeyse hangi bungalovun camindan ya da catisindan
iceri girsem diye dusunmeye baslarken, son care olarak da en sevmedigim
sekilde inmek zorunda kaldim. Frenle aleti iyice yavaslatip, stall’a yakin
bir hizda cokmesini beklerken diger yandan bungalovlardan ve diger
engellerden gelebilecek turbulansa karsi tetikte bekledim. Neyse ki sansim
yaver gitti ve ben bungalovlara birkac metre kala guzel bir inis yaptim.
Hemen toparlanip digerlerini inis konusunda uyardim. Benim arkamdan Cem
ayni yere yaklasti, ama inemeyerek bungalovlara dogru devam etti! Biz “Eyvah
girdi bungalovlara” derken Cem bungalovlarin sagindan arkalarina dolasti
ve 2 puan alarak can havli bir inis gerceklestirdi.
Sira Kagan’daydi ama, herifin inmeye hic niyeti yoktu. Once zirvenin
canaginda irtifa alip, sonra sagdaki sirt boyunca uzerimizden gecerek
biraz ic tarafa dogru gitti, ama aradigini bulamayarak, irtifa kaybetti ve inise
gecti. O da benim indigim yere sorunsuz bir inis yapti.
Ikinci bir cikis icin toparlandik. Yukariya ciktigimizda ruzgar 20-25 Km/h
esiyordu. Hepimiz daha basit ve tanidik yerlerde bu ruzgarlarda ucmustuk
ama, hic bilmedigimiz koskoca bir dagin tam zirvesinde soyle bi durup
dusunmek gerekiyordu. Bu sefer ‘sagduyu’ rolunu Cem ustlendi ve ucmadan
asagi indik.
O gun kuvvetlenen kuzey ruzgari bizi yerde komaya kararli oldugundan,
toparlanip, Salihli tarafindan Manisa Spil dagina dogru yola ciktik. Aksam
gec bir saatte Spil daginin tepesindeki orman dinlenme tesislerinde 3
MTL’ye bir bungalovda kaldik. Bungalovlar cok kotuydu ama bu paraya bu kadar
deyip yattik. Ertesi gun ciktigimiz orman gozetleme kulesinin orada 63 km/h
ruzgar olctukten sonra hic vakit kaybetmeden Bandirma uzerinden Feribotla
Istanbul Yenikapi’ya vardik. Hayatimda yaptigim en acisiz donus yolculuguydu,
Feribotu tavsiye ederim.
Sonuc olarak ucuslar acisindan cok verimli olmasa da, yeni yerlerden ucmak
ve gezip dolasmak acisindan cok verimli ve cok keyifli bir geziydi. Daha
benim aklimda gidilecek, gezilecek ve uculacak cok yerler var. Boyle
plansiz programsiz maceralara merakli olanlari bekleriz efendim, huzurlarinizdan
saygilarimla ayrilirken hepinize guzel ucuslar, sorunsuz inisler
diliyorum, hoscakalin.