Rüzgar darbesinde fren mi gaz mı ?

şimdi darbe marbe diyonuz ama o darbe nasıl bi darbe, şiddeti ne, yönü ne
onu demiyosunuz ki ?

Konuyu bi de darbe tipine göre inceleyelim:

1. Alttan vuran darbe: En sevdiğimiz darbe türü; termik başı, kıçı, balonu,
parçası vs. Şimdi bu da kendi içinde 2’ye ayrılıyo:

1a:Kanadı öne doğru attıranlar: bunlar genellikle termiğe dönüş yönünde
girdiğinizde olur, hatta çok sert olanları enseye şaplak gibi gelirler, cuma
günleri aman dikkat.. Bunlarda genellikle omuriliğiniz refleks fren koyar,
doğrudur refleksinizi olduğu gibi bırakınız, elleşmeyiniz. Hemen sonrasında
frenleri bırakarak kanada hız kazandırıp dönüşe girerek termiğe
sarılabilirsiniz, tavsiye ederim. Yalnız tepeye yakınsanız termiğin
arkasından mal gibi düşmeyin sakın aman diyim.

1b. Kanadı geriye attıranlar: Bu da genellikle termiğin dönüş yönüne
karşıdan girdiğinizde olur. Bunlarda herhangi bi fren uygulamak
isteyeceğinizi sanmıyorum, aksine biraz gaz vermek elzem netekim: “haydi
kanadım benim, atla sapla hadi koçum” şeklinde olabilir.

1c. Mega termikler: (biliyom 3 oldu, ukalalık etmeyin) Bunlarda kendinizi
reflekslerinizin kollarına bırakın, beyninizin cpu’su düşünerek hareket
etmenize yetmez nasıl olsa, kanadı ufuk çizgisinin üzerinde tutabiliyosanız
yaşarsınız, arkadaşlarınıza anlatacak güzel anılarınız olur. Hatta
kanadınızı o mega termiğin içinde tutabilirseniz çok daha güzel olur ama
sakın düşmeyin, ne yapın edin ona sıkı sıkı sarılın, zaman zaman “ben nası
bi zke sarılıyorum” diye düşünebilirsiniz, gayet normaldir, ama siz bu
düşünceleri bi kenara bırakın, o zke konsantre olun bi yerinize kaçmasın
sonra aman diyim.

2. Üstten vuran darbe: E tabii ki fren yaparsınız, çünkü hem hücum açısını
arttırıp hem de kanadın iç basıncını artırmak istersiniz (istersiniz di mi
?). Eğer türbül yeterince güçlüyse kanadı elinize verir zaten, yapacak bişi
pek yok, tepeye çakmadan kanadı açmaya bakarsınız. Genellikle bi tepe/engel
arkasındaki rotorda bulunur bu meret. Bi de termik çıkışlarında tikkat
etmeniz gerekir, mega sink olur orada, sıkı tutun(un).

3. Yandan vuran darbe: Yok artık, sağdan vuran soldan vuran diye de ayırayım
isterseniz, abartmasak da mı saklasak acaba ..

4. Tekme tokat darbeler: Genellikle inversiyon tabakasında bulunurlar.
Nereden ne geleceği belli olmaz, siz kanadı sıkı tutmaya bakın, yine
reflekslerinize güvenin, onlar size en iyi performansı sunmasa bile hayatta
kalmanızı sağlarlar, önce survive edin sonra yiyosa bi darbe geldiğinde
speed’e filan basarsınız.

Sonuç itibariyle sizin yanlış yerleşmiş dediğiniz refleksler aslında
yaşamsal refleksler olabilir, değiştirmeye çalışmadan önce bi daha düşünün
isterseniz, türbülanslı havada daha çok performans alıcam diye kanadı
elinize almayın da :)

İnönü 3 (ÇHHA)

Geçen hafta inönüdeki sertifika kontrol kursu esnasında konunun diğer
muhattaplarıyla da birebir görüşme ve konuşma imkanımız oldu. Böylece
thk’nın bu konuya nasıl baktığını ve kendi içindeki mantığını anlama fırsatı
buldum. Bu süreç içerisinde taraflar sadece ortadaki çhha konusuna bakış
açılarını birbirlerine aktarmakla yetindiler, kesinlikle sivil ve amatör
havacıları temsilen birşey konuşulmadı.
Aşağıda mümkün olduğunca yorum katmadan, objektif bir gözle anlatmaya
çalışacağım, müsait bir vaktinizde elinizde kahvenizle okuyunuz.

Kursun ilk başında Orhan hoca kendini tanıttıktan hemen sonra kursun amacını
net bi şekilde açıkladı: Pilot seviyesindeki insanları sertifikalandırıp,
ağustos-eylül’de yapılacak olan türkiye şampiyonasına katılımı arttırmak.
Hemen arkasından ise, kendileri tarafından hazırlanarak shgm’ye verilen çhha
yönetmeliğinden bahsetti. İki sene önce verilen ilk versiyonu kendilerinin
de beğenmediğini, o şekilde kabul edilmediğinin iyi olduğunu, sonradan
üzerinde çalışıp çok daha iyi bi hale getirdiklerini, 2 hafta kadar önce son
versiyonu shgm’ye gönderdiklerini ve çok yakın bi tarihte aynen yürürlüğe
gireceğine inandığını söyledi.

Böyle bir çalışmanın sebebi olarak, talebin, son zamanlarda yaşanan
(özellikle Paul’ün trike ve Fethiye’de yaşanan Tandem/single) kazalar
üzerine shgm tarafından kendilerine geldiğini söyledi. Dediğine göre shgm
böyle bir çalışmayı yapabilecek en sağlam kurum olarak thk’yı görmüş ve
thk’dan bir çhha yönetmeliği çalışması yapmasını istemiş. Shgm ayrıca,
yönetmeliğe son şeklini vermeden önce bu alandaki söz sahibi özel/tüzel
kişilikleri çağırıp bir toplantı yapacağını da söylemiş.
BU NOKTA ÖNEMLİ: çok yakın bir tarihte shgm bulabildiği kurum/kişileri böyle
bir toplantıya çağırabilir, bizler hazır mıyız ? Benim tercihim, tüm amatör
ve sivil havacıları temsilen bir-iki kişi göndermektense eğer imkan olursa
her klüp ve dernekten birer temsilcinin katılması daha doğru olur gibi
geliyor.

Orhan hoca’nın ifadesine göre, shgm, avrupa JAR sistemine geçiş ile
uğraştığı için geçen senelerde çhha ile pek uğraşamamış, ama şimdi son
kazalarla gündeme gelen çhha konusuna el atmış ve çok kısa bi sürede bu
konuda somut gelişmeler yaşanacakmış. Shgm çhha konusunda çok bilgisiz
olduğu için yp ve yk’yı diğer hava araçları kategorisinde değerlendirip
onlarla aynı kurallara tabi tutulmasını talep etmişler. Shgm’nin talepleri
arasında her çhha’na birer tescil kodu (uçakların kanadındaki TC3-QWE gibi),
çok sık airworthiness testleri vs varmış. Orhan hoca JAR’da yer alan tek
çhha’nın ultralight olduğunu, diğerlerinin JAR kapsamında yer almadığını,
dünyada çhha’ların FAI tarafından tanınıp düzenlemelerinin yapıldığını
shgm’ye anlatarak, bu taleplerine karşı çıkmış ve hazırladıkları
yönetmelikte de bu yönde shgm’nin isteklerinden daha yumuşak düzenlemeler
yapmışlar.

Orhan hoca her konuşmasında bu yönetmeliğin asıl hedefinin bu işi ticari
yapanlar ve fethiye bölgesi olduğuna dair ipuçları verdi. Kendisine bu
düzenlemelerin amatör pilotlara getirebileceği zorluklardan bahsettiğimizde
ise, bundan korkmamamızı, kendisinin bu konuda bizim garantimiz olduğunu
söyledi. Ben şahsen kendisinin samimiyetine inanmakla beraber, bunun
kişilere değil kurumlar ve yönetmeliklere bağlı bir sorun olduğunu, yarın bi
gün kendisinin değil başka birinin eline düşmeyeceğimizin garanti
olmadığını, kaldı ki, kendisi ne kadar iyi niyetli olursa olsun, türkkuşu
g.m.’nün yaptığı gibi amatörlerin hiç bir zaman anlamak istemeyecekleri
askeri ve bürokratik mantıkla ortaya çıkan tepeden inme uygulamalar
karşısında çaresiz kalabildiğini hatırlatmam üzerine, elinden bu kadarı
geldiğini ve bu konuda bizlerden anlayış beklediğini belirtti.

Hazır konu açılmışken, ben Orhan hocaya, amatörlerin rahatsızlık duyduğu
konuların başında thk’nın sivil bir yapıdan hızla askeri bir yapıya
dönüştüğü ve bu şekilde sivil havacılığa istenilen katkıyı sağlayamayacağı
yönündeki şahsi görüşlerimi belirttim. Ayrıca THK’nın FAI nezdinde
türkiyedeki sivil sportif havacılığı ve pilotları temsil etmesine rağmen,
içeride (türkiyede) pilotların thk nezdinde temsil edil(e)memesinin büyük
sorun
yarattığını, tepeden inme bir oluşumla, hem de askeri anlayışla yönetilen
bir oluşumla (thk) sivil ve sportif havacılık camiasını mutlu etme
şanslarının çok düşük olduğunu, kendisinin şahsi iyi niyetini takdir etmekle
beraber bunun yeterli olmayacağını belirttim.

Bu noktada Orhan hoca bize bu konuda diğer önde giden ülkelerden örnekler
vererek mesela ingiltere’nin de FAI nezdinde ülkenin en büyük havacılık
klübü tarafından temsil edildiğini, thk’nın bundan bir farkı olmadığını
söyledi. Ben de aynı şekilde amerika’nın FAI’ye ilk üyeliğinin ülkenin en
büyük 2 havacılık klübü (bunlar bizdeki albatros, denhavk gibi tamamen sivil
organizasyonlar) tarafından gerçekleştirildiğini, daha sonra olması
gerektiği gibi bir federasyon kurulduğunda bu yetkinin (FAI temsilciliği)
söz konusu federasyona devredildiğini anlattım. Burdaki esas problemin kimin
FAI temsilcisi olduğu değil, amatör ve sivil pilotların o organizasyon
içinde (kendi seçtikleri kişiler tarafından) temsil edilmesi olduğunu
anlatmaya çalıştım. Bu noktada tahmin ettiğim gibi tatmin edici bir cevap
alamadım, çünkü şu anda amatör pilotların thk içinde kendi seçecekleri biri
tarafından temsil edilmesi mümkün değil.

FAI temsilciliğinin yarın bi gün oluşacak düzgün bir federasyona
devredilmesi (amerika örneği) konusuna cevap olarak, daha önce türkiyede bir
havacılık federasyonu kurulması için girişimde bulunulmuş fakat kanunen aynı
konuda 2 federasyon olamayacağı ve THK’nın bakanlar kurulu kararıyla
federasyon yetkisi olduğu için mümkün olmamış. Bu durumda bizim resmi bir
federasyon oluşturabilmemizin önü resmen kapalı gözüküyor. Bu durum thk’nın
sonsuza dek tekel olması anlamına geliyor, ve benim hiç hoşuma gitmedi, bu
konuda ne yapabiliriz bilgisi olan ? Öne sürülen çözümlerden biri, thk
bünyesinde bir amatör dairesi oluşturmak ve böylece amatörlerin thk içinde
temsil edilmesini sağlamak idi ama sanırım bu fikir her iki tarafta da kabul
görmedi, ve şahsen benim de hoşuma gitmedi.

Orhan hoca ile yaptığımız sohbetin devamında kafasındaki sistemi biraz daha
açtı. THK, çhha konusunda faaliyet gösteren tek kurum olmak gibi bir amaca
sahip değilmiş, “zaten şurada kaç kişiyiz, bütün türkiyeye yetişmemiz söz
konusu bile olamaz” görüşünde. Yönetmelikteki şartları yerine getiren her
gerçek/tüzel kişinin türkiyede faaliyette (eğitim vs) bulunabileceğini, thk
olarak kendilerinin görevinin shgm adına denetleme/kontrol ve klüpler vs
tarafından verilen sertifikaların yine shgm adına lisansa çevrilmesi
olacağını belirtti. Hatta bu konuda bile dışarıdan yardıma ihtiyacı
olduğunu, her bölgede, o bölgeyi tanıyan ve o bölgede tanınan birilerini
seçip, bi nevi müfettiş/bilirkişi gibi faaliyet göstermelerini düşündüğünü
söyledi. Örnek olarak bir yerde kaza olduğunda veya bir okulu denetlemek
için o kişiden rapor istenebileceğini söyledi. Bu konu yönetmelikte varmı
tam hatırlamıyorum ama benim kafamda tam olarak netleşmedi. Özellikle bir
bölgeye seçimle değilde thk tarafından tepeden inme biri atandığında o
kişinin kabul görüp görmemesi sorunu büyük ihtimalle gündeme gelecektir. Bu
konuda Orhan hoca bu kişileri tanıdığı pilotlar arasından seçmek durumunda
olduğunu bu yüzden sertifika kontrol kursuna katılımın önemli olduğunu
söyledi.

Başka bir konu, yönetmelikle birlikte zorunlu hale gelecek olan
airworthiness (türkçesi neydi bunun ya) testi. Şu anda thk bu konuda 20
milyar TL’lık malzeme yatırımı yapmış durumda, eğitimini alıyorlar. Benzer
bir masrafı göze alan başka bir kurum olmadığı sürece thk bu konuda tekel
konumunda olacak. İşin parasal yönünü sorduğumuzda Orhan hoca yine “merak
etmeyin thk bu işe kar kaygısıyla yaklaşmayan tek kurum, sadece masrafları
talep edeceğiz, ben sizin garantinizim” dedi. Sonuçta her türlü test ve
tamir işinin hem de kar gütmeden yapılabilecek olması çok güzel bi avantaj
ama, yarın bi gün yukardan bi emirle test işinin de politik bir koz olarak
kullanılmayacağının garantisi yok maalesef. Bi yandan kişisel iyi niyetle
nereye kadar gidebileceğimizi merak ederken öte yanda bu test işini başka
kim kotarabilir diye düşünmeden edemedim.

Bu yaz sonunda yapılacak olan türkiye şampiyonasının FAI onaylı bi yarışma
olmayacak olması da enteresan konulardan biri. Daha önce WAG gibi bi
organizasyonu üstlenmiş, hem de FAI’nin ulusal temsilcisi olan bi kurumun
düzenlediği bi yarışmayı FAI onaylı yapmaması ilginç. Kaldı ki erzincanda
görüldüğü üzere kişisel çabalarla bile bunu başarmak mümkün iken Orhan
hocanın niye diğer yolu seçtiğini sorma fırsatım olmadı maalesef.
Konu yarışmalara gelmişken; yurtdışında yarışmak için ihtiyacınız olan ve
senelik verilen sporting lisansını, pilot sertifikası olan ve başvuran
herkese vereceklerini söylediler. Eğer bireysel değilde türkiye adına
yarışmak isterseniz o zaman bu yaz sonundaki türkiye şampiyonasına katılıp
dereceye girmeniz gerekiyor. Yok ben yarışmayacağım sadece gidip yurtdışında
uçmak istiyorum derseniz o zaman yine thk’dan pilot seviyenizi gösteren IPPI
kartı almanız gerekiyor, ve bunun için de yine thk’dan onaylı sertifikanız
olması gerek.

Konu sertifika ve eğitim konularına gelince Orhan hocaya, türkiyede eğitimin
başını çeken kurumların üniversite klüpleri olduğunu hatırlatıp üniversite
klüplerinin yönetmelik nezdinde pozisyonlarının ne olduğunu sordum. Kuruma
bağlı 180 klüp olduğunu vs söyledi ama bu rakamın üni. klüpleriyle örtüşüp
örtüşmediğini söyleyemedi, ısrarla sormama rağmen net bi cevap alamadım.
Sanırım yönetmelik de bu konuda net değil, ama anladığım kadarıyla Orhan
hoca da bu konuya çok takılmıyor, öncelikli olarak fethiye ve ticari
kurumlarla ilgili düzenlemelere önem veriyor gibi gözüktü bana, sanırım ilk
başta amatörlere ve üni klüplerine pek dokunmayacaklar ama yine de
yönetmelikteki yerimizi netleştirmekte fayda var.

Sonuç itibariyle konuyu şöle bi toparlarsak; shgm, thk’dan bir yönetmelik
hazırlamasını istemiş ve thk’da bu konuda bir çalışma yaparak shgm’ye
sunmuş. Bu yönetmelik konusunda thk olarak Orhan hocayı kendi isteklerimiz
doğrultusunda kastırdığımız zaman bize cevap olarak bizim elimizden gelen bu
kadar, bundan sonrasında muhattabınız shgm’dir cevabıyla karşılaşıyoruz.
Yani bi nevi bizim bu toplantılar ve çalışmalar doğru yolda ama somut
bişileri hazır etmemiz gerekiyor artık. Bu işin bi yanı .. diğer yanında FAI
temsilciliği, ve federasyon yetkileri var ki bizi esas kastıracak olan konu
bu korkarım, bişekilde bu yetkilerin kullanılmasında kendi seçtiğimiz
kişilerin söz sahibi olmasını sağlamanın bir yolunu bulmalıyız bence.

Sonuçta Orhan hoca, bu konuda doğru bildiği yolda birşeyler yapmaya
çalışıyor, bize uymayan ve beğenmediğimiz yerleri shgm nezdinde değiştirmek
ise bize kalıyor. Hoşuma giden bir nokta, Orhan hoca’nın dialoğa açık
olmasıydı, rahatlıkla gidip her türlü fikrinizi anlatabildiğiniz, sizi
dinleyen ve kendi düşüncelerini de size aktarmaktan çekinmeyen biri. Ayrıca
kursa katılan herkese her konuda iyi niyetle yardımcı olmaya çalıştığını
söyleyebilirim. Bu izlenimler benim kendisiyle yüzyüze olan görüşmelerimde
edindiğim izlenimler; bunun dışında kursun paralı olması ve kurum içinde
dönen diğer konularda birinci elden bilgi sahibi olmadığım için yorum
yapamayacağım. Bu arada yeri gelmişken, kurs süresince eğitmen yardımcısı
olarak görev alan Mevlüt ve Murat arkadaşları da çok samimi ve alçakgönüllü
bulduğumu eklemeliyim. Demem o ki thk’daki personel sonuçta bizden farklı
kişiler değiller. Genellikle kurumun yapısından gelen olumsuzluklardan onlar
da rahatsız. Zaten orada kurs süresince yaşadığımız problemlerin hemen hepsi
kurumun asker zihniyetli üst yönetiminden kaynaklandı ve kurum personeli de
bu olumsuzlukları aşamadıkları için bizimle birlikte rahatsız oldular. Bu
konudaki eleştirilerin hedefi bu kişiler değil, kurumun üst yönetimi olmalı
bence.

İnönü 2 (SKK)

Sabah 7:30 gibi kahvaltımızı hallettikten sonra brifing salonunda toplandık.
Orhan hoca ve asistanları Mevlüt ve Murat ile tanıştıktan sonra bizlere
kısaca sertifika kontrol kursunun amacı ve bizden neler beklediklerini
anlattılar. Orhan hoca açık olarak bu kontrol kursunun pilot seviyesindeki
kişilere yönelik olduğunu ve amacının ağustos sonunda inönüde yapılacak olan
türkiye şampiyonasına katılımı arttırmak olduğunu söyledi.
Öğleden sonra kamp yakınındaki 130 metrelik Yellitepe’ye gidildi. Oradaki
şartlar 130 mt’lik bir tepede bulunabilecek en iyi uçuş şartlarıydı
herhalde. 25 km termikli rüzgar, Orhan hoca’ya herkesi gözlemlemesine
yetecek fırsatı verdi. Hava o kadar iyidi ki, herkes kalkışın üzerinde 200
mt kadar irtifa kazanabildi, hatta oradan yandaki A tepesine ve hatta oradan
B ve C tepelerine kadar gidip gelenler oldu. Bazılarımız sürekli top landing
yaparak toplam 12 adet olması istenen uçuş sayısını doldurmaya çalıştılar.
Çoğu pilot havanın güzelliğine kanıp inmek istemeyince uçuş sayılarını
tamamlayamadılar.
Benim tam kalkış sırasında bir fren ipim kulbundan çözüldü son anda arka
kolonlarla abort edebildim.
Yellide yaşanan birden fazla çarpışma tehlikesi yaşanan en büyük problemdi
bence .. herkesin birbirini tanımadığı ve aynı seviyede olmadığı bir ortamda
küçük bir tepede 15 kanat zaman zaman büyük tehlikeler yarattı, hatta bi ara
bi pilot alttaki kanadın üzerine oturdu, bir diğerinin kulağı yanındaki
pilotu yaladı filan … aman diyim …

Salı:

Sabahtan yapılan öğrenci pilot sınavından sonra, ptesi yelli’de yapılan
uçuşların video kayıtları Orhan hocanın yorumları eşliğinde izlendi, herkes
yaptığı hataları gördü, doğrusunu öğrendi. Yaşanan en büyük problem olan
hava trafik kuralları hatırlatıldı. Daha sonra pilot eğitimi konuları gözden
geçirilerek ardından pilot yazılı sınavı yapıldı. Eksikleri olanlar tekrar
sınava alındı.
Öğleden sonra eksik uçuşların tamamlanması için C tepesine çıkılması
planından, havanın patlak olması sebebiyle vazgeçildi. Ama bu yk’cılar için
bi engel teşkil etmediği için onlar C tepesindeydiler. Tam havalanacaklarken
Orhan hoca, Türkkuşu genel müdürü İhsan Aygün tarafından konulan “uçuş
yasağı emri”ni onlara aktardı. Sanırım Ismet’ler kendi hocalarını zor
durumda bırakmamak için uçmaktan vazgeçerek aşağıya indiler ve bu uygulamayı
protesto ederek kampı terk ettiler. Bu saçma sapan uygulamadan bi sonraki
mailimde ayrıntılarıyla bahsedeceğim .. azss sonra …
Dolayısıyla bizim akşamüstü yapmayı planladığımız uçuşlar da suya düştü.
Sinir içinde akşamı ettik.
Bu arada sayın türkkuşu genel müdürü, thk tesislerine teşrifleri sırasında
kurum personeli tarafından ayakta hazır ve nazır olarak yeterince şaşaalı bi
şekilde karşılanmadığı için çok kızmış, ve kurum personeline (hocalarımız
dahil) güzel bir fırça kaymış. Buyurun buradan yakın …

Çarşamba:

Vee büyük gün. THK tesislerinde sayın genel müdür tarafından düzenlenen
törenle konuşmaların ardından kurban kesilecek ve durdurulan faaliyetler
tekrar başlayacak. Bizlerden istenen ise, bakan karşılamak için alana
dikilen zavallı ilkokul çocukları gibi törene katılmamız ve “bizlere yakışır
şekilde” davranmamız. Bendeniz muhtemelen böyle bir uygulama sonrası bu
uygulamayı bizzat emreden bir sayın genel müdür karşısında “bizlere yakışır
şekilde” davranamayacağım için Orhan hocanın ricasını reddederek törene
filan katılmadım. Gerçi fare dağa küsmüş dağın haberi olmamış misali ama
olsun ..
Günün devamında C tepesinde havanın uçuşa müsait olmaması sebebiyle, eksik
uçuşları olanlar için yakındaki bir 20-30 metrelik tepeye gidildi. Havanın
bi hayli termikli olması sonucu “çok öğretici” bir gün geçirmiş ve bi hayli
“yıpranmış” olarak dönüldü. Asimetrikler mi istersiniz, iniş yerinden
havalanıp tekrar tepeye konanlar mı istersiniz, yaşayanlar anlatsın artık :)

Akşamüstü uçuşlar ve kurs bitirilmiş olduğu için herkeste bi rehavet vardı
ama, hem orhan hoca pilotları bir de C tepesinde görmek istediği için, hem
de çoğunluk daha önce C tepesinden uçmadığı için hep beraber C tepesine
çıkıldı. Akşamüstü 15-20km arası esen rüzgarda, sakin ve düz bir 5 dakkalık
uçuş beklentisiyle tepede hazırlanırken ilk kalkan Barış’ın bantta
tutunabildiğini gördük. Diğer pilotlar çıkarken Barış kalkışın biraz üzerine
çıkmıştı bile. Uçuşun ilk 10 dakikası, tepenin 30 ila 70 metre altında 15
kadar pilotun hep beraber kazıması ile geçti. Herkes için zorlu bir mücadele
halinde geçen dakikalar, pilotların bu zayıf havada yazdıkları kahramanlık
destanları sonucu birer birer irtifa alarak tepenin üzerine çıkmalarıyla
devam etti. Bu arada sanırım bi-iki kişi bu zorlu mücadeleye yenik düşerek
ilk dakikalarda inönünün serin çimlerine kurban gittiler.
Uçuşun bundan sonraki kısmı rüya gibiydi. Öncelikle C tepesinin 400 mt kadar
üzerine çıkıldı. 20 kanat sakin havada birbirlerinin etrafında dans ediyodu
resmen. Birlikte uçarak en iyi kaldırıcıyı bularak, yanyana uçarken bağıra
çağıra konuşarak, muhteşem manzaranın keyfini çıkardık hep beraber. Daha
sonra yana atlayıp B tepesine hatta oradan A tepesine geçtik, görebildiğim
kadarıyla ilk gün uçtuğumuz Yellitepe’ye kadar gidip gelenler oldu. Toplam
bir buçuk saat kadar muhteşem bir uçuşun sonunda iniş alanının üzerinde
spiraller ve wingoverlar ile inen pilotlar, yerde ağzını kulaklarından
toplayamıyodu resmen :))

İnönü 1

Sabahtan ben, barış akkiriş, kağan ve kılavuzumuz kargha ile istanbuldan
yola çıktık. Amacımız haftasonu inönüde beklenen güzel havayı değerlendirip
memleket rekorlarına yenilerini eklemek idi, amma ve lakin oradaki
yetkililerin bizim gibi düşünmeyeceklerini bilemezdik.
Daha önceden ismet ile konuştuğumuzda kamp müdürü ile konuştuğunu, kalacak
yer vs ile ilgili bi sorun olmadığını öğrenmiştik. İnönüye erken bir saatte
vardığımızdan uçuştan önce ismeti beklemeye karar verdik.
Ismet geldikten sonra hep beraber C tepesine çıktık. Rüzgar yp için
ziyadesiyle patlak olduğundan biz yerde kalmaya karar verirken ismet yk’ını
hazırladı ve havalandı. Ismet güzel bir uçuşun ardından aşağıya inerken biz
de yer çalışması için çimlerde paraşüt açmaya başladık ki bu sırada bir
görevli gelerek hemen kanatlarımızı toplamamızı ve sahayı terk etmemizi
söyledi, “kamp müdürü öle diyo”muş. Biz tabii şaşkınlık içerisinde ismetin
arkasından kamp müdürü ile konuşmaya gittik. Ismet kamp müdürüne (adı Vahdi
bey sanırım) kendisiyle önceden konuşup izin aldığını hatırlatınca, “ben
size burada işimiz gücümüz var, ayak altında dolaşmadan naparsanız yapın
demiştim” gibi bir cevap aldık. İş güç dediği, kampın restore edilmesi,
gerçekten de koğuşlar vs yenilenmiş bakımı yapılmış, güzel olmuş. Kamp
müdürü eski bir ordu evi yöneticisi olduğundan bu işleri kısa sürede iyi
kıvırdığını söyleyebiliriz ama, bize yaptığı işleri anlatırken “bakın C
tepesine yani kask taktık” (windsock), ve “açılışa kadar burada atlayıp
zıplamayın (uçmayın), mazallah başınıza bişey gelse burada hiç bi personel
yok, başımı derde sokmayın, gidip kamp dışına inin” gibi ifadelerden
anladığımız kadarıyla sivil havacılıkla pek de bi alakası olmadığını da
söyleyebiliriz sanırım.
Uçuş için tamamen kendi sorumluluğumuzu aldığımız ve kampa inmenin dışarıya
inmekten daha güvenli olacağı konusunda ısrar edince biraz razı olur gibi
oldu ve gönülsüz bi şekilde izin verdi.

Pazar:

Hava rüzgarın hafiflemesi nedeniyle uçuşa elverişli hale gelmişti. Erken
saatlerde C tepesinden daha önce uçmamış olanların intibak uçuşlarını
yapmaya başladık. Öğleyin ara verip yemekten sonra tekrar C tepesine çıkmak
istediğimizde yine kamp müdüründen “yeter canım artık hocalar gelince
uçarsınız” gibi bi bahaneyle tekrar engellendik. Yine ismet ve diğer yerel
arkadaşların çabalarıyla inönü belediye başkanı araya sokuldu ve yine zar
zor izin alındı. O gün pişen termiklerde güzel uçuşlar yaptık. Haftabaşında
başlayacak olan kurs için kursiyerler dökülmeye başlarken, kağan, barış
akkiriş ve kargha döndüler.

Haftasonu Özeti:

THK, (kağıt üzerinde) sivil bir kuruluş olmasına rağmen bugüne kadar
gördüğüm en askeri anlayışla yönetiliyor (emekli askerler tarafından).
Kampta konaklama konusunda yeteri kadar misafirperver olmasına rağmen uçuş
konusunda mümkün olduğu kadar kamp müdürüyle muhattap kalmamaya çalışın.
Varsa Orhan hoca veya (adını yanlış hatırlamıyosam) Tayfun hoca, uçuşlarınız
konusunda yardımcı olabilecek kişiler. Uçmaya gelirken yanınızda
getirebileceğiniz kulübünüz veya derneğiniz tarafından hazırlanmış uçuşla
ilgili her türlü belge işinize yarayabilir. Geçmişteki tecrübelerinden sonra
maalesef haklı olarak kendi bölgelerindeki uçuşları tamamen başıboş bırakmak
istemiyorlar.