Kayseri

Arkadaşlar, soran olursa ben hala kayserideyim ..

Bu haftasonu kayseriye rekor peşine gidiyoruz deyince sağolsun dostlar, “rekor kırmadan dönmeyin” diye mesajlar göndermişti de ..

Bişey değil, olay üstümüze ihale kaldı, zaten 100+ noteri olduk bi nevii, bi de meteoroloji tahminlerini de bize çaktılar, bu stresle daha ne kadar gideriz bilemiyorum yani ..

Cumartesi ali dağda hazırlandık bekliyoruz. Hava bi türlü çalışmak bilmiyor, bir gıdım termik rüzgarı, bulut yok piyasada .. millet çıkıp iniyor bi daha geliyor, biz bekliyoruz, bir çıkalım pir çıkalım, niyetimiz rekor ya hani ..

Anlaşıldı hava geç pişecek, ben dedim saat 3’te bu hava pişer .. Derken sayılı saat çabuk geçer, saat oldu 3, ufaktan başladı termik rüzgarı ..
Ziya çıkıyo gidiyo biyerlerden termik bulup tepemizde dönmeye başlıyo filan, dedim tamamdır, ziya yükseliyosa biz pwc yarışmacıları bölgeyi tanıyoruz, kanatlarımız performanslı filan haydi haydi yükseliriz, çekip çıktım 2. 3. sıradan.

Uçuşumun yorumsuz kaydını ziyanın formatta vereyim:

kalkis yapilan dag : Ali dagi Kayseri
kalkis yeri yuksekligi : 1750 m.
inis yeri yuksekligi : 1050 m.
max vario : -1.0
min vario : -5.4
max irtifa : 1750 m.
ucus saati : 2 dk.
gidilen mesafe : 100mt (aytemiz patlama alanı)
kanat : DHV2
pilot : Haftanın patlağı

Resmen baara baara patladım aytemize .. bi de hazırlanmışız astronot gibi, 2 kat eldivenler, polarlar uçuş tulumları, gps, vario, telsiz, müzik, her taraf kablolar, hatta iyi hızlı süzülelim diye 10kg’ya yakın su balast, indiğim yerde aç kalmayayım diye yiyecek vs vs .. Aytemiz sıcağında bi de sinirden ter boşanmaya başladı birden, eldivenleri filan çıkartıp nası fırlatıyorum yere bildiğiniz gibi değil. Tam kaskı da çalacam yere Cenk sağolsun yapma etme diyerek kurtardı valla ..

Aksi gibi de yaraya tuz banar gibi (to add insult to injury) millet benim ardımdan başladı mı yükselmeye ! Hadi yükseldin bi de dönmezler mi arkaya ! Hadi döndün bi de başlamazlar mı ovada krosa ! bittim ben arkadaş ! haftasonu özayın yanında çapa yapsaydım da o anı yaşamasaydım yani :)

Telsizden uçuşları takip ediyoruz, millet başladı ufak ufak ovada patlamaya, geriye bitek ziyanın sesi kaldı telsizde:
“abiler, beni ellemeyin, ilk krosumu gidiyorum, gidecem ben!”
Hadi ben patladım, kardeşim bu grupta cool babası var, yurdaeri var, uğuru var, ziya’ya gelene kadar var oğlu var, siz neden patlarsınız bre !

Yok abi ben çamur atmadan duramayacağım ve Gin amcanın özlü bir sözünü hatırlatmadan geçemeyeceğim:
“Cross country comes by chance”

evet ctesi aytemize patlayarak haftanın patlağı ödülünü elime almış
olabilirim ama bir gün daha var di mi ?

pazar günü uyanır uyanmaz ilk iş havaya baktım, uzaklarda erken bulutlar
oluşmuş bile ..
millete diyorum geç kalmayalım,
“dün de erkenden çıktık 5 saat tepede piştik” diye cevap geliyo ..
neyse biz yine çok geç olmadan alidağdayız, etraf ufak ufak bulutlanıyo, ben
de vakit geçirmeden hazırlanıp öyle beklemeyi tercih ediyorum. Bulutlar
alidağın üzerinde oluşmaya başlayınca ben de çıkacam, plan bu ..

Bu sefer önden Yurdaer çıktı .. ben hiç bir kanadın bu kadar hızlı çöktüğünü
görmemiştim, hatta bi ara bastırıcıdan dolayı ufak bi kapanma bile oldu ..
amanın ..
İkinci çıkan Uğur oldu, rüzgar hafif sollu geliyo, termik de oradan
kopuyodur diye önce sola gitti gözden kayboldu, bulamayınca çökerek sağ
tarafa gitti, tepenin sağ açıklarında bişeyler bulur gibi oldu başladı
dönmeye ..
Ben de son hazırlıklarımı yaptım, baktım uğur hala dönüyo, fırladım uğurun
peşine, hani garanti termik ya !

Uğur’un bi elli metre altında aynı hizaya geldim, ee hani termik ? baktım
uğur da dönmeyi bırakmış deli danalar gibi etrafta aranıyo. Bu arada zaten
rüzgar soldan geliyo, biz de tepenin sağına gitmişiz, geri dönüş mümkün
değil. Termik bi vuruyo sonra daha da rüzgar altına kaçıyo, biz kovalıyoruz
uğurla: iki tur dön, kaybet, rüzgar altına git bul 2 tur daha dön …

Biz böyle böyle iyice tepenin rüzgar altına, yani bastırıcı ve rotor
bölgesine girdik, allahtan irtifamız var da tırsmıyoruz ama bu türbülans ve
kuvvetli rüzgar zaten zayıf olan termikleri iyice dağıtıyor, tam dönmeye
başlarken kaybediyorsunuz ..

Kalkış seviyesinin yaklaşık 100-200metre altında tutunmaya çalışarak tepenin
arkasına (araba yolunun tepeye bağlandığı yere) kadar debelenerek geldik.
Bakıyorum olacak gibi değil, orada yer seviyesi de tepenin ön tarafından
yüksek, yere pek bişey kalmamış durumda, biraz daha rüzgar altına gidersek
tepenin yolundan iyice uzaklaşıcaz, patladığımız bi yana bi de eşşekler gibi
yürümemiz gerekecek. Zararın neresinden dönsek kardır bari yürümeyelim deyip
ben yola insem diye düşünürken Uğur’un “abi buldum termiği gel gel” sesi ile
başladık yine dönmeye. Bu sefer hedef başakpınar … arada biyere patlamamak
için kasıyoruz yani ancak .. tabii yine termik dağılıyo filan, bende sinir
minir kalmadı, tutmayın beni, inecem ben modundayım ..
İttire kaktıra başakpınara vardık, dedim buradan çıkarsak ne ala yoksa
buraya indik ..bişeyler bulur gibi olduk ama yine kaybedince uğur kalan
irtifasıyla ana yola yetişmek için uzadı. Ben daha kötü durumdayım, ana yola
da yetişemeyecem, dedim ben başakpınara patlayayım. Tepemiz her taraf bulut
dolu ama yere güneş vurmayınca termik de kopmuyor meret !

Derken başakpınarın üzerinde az bi irtifa kala güzel bi termik buldum,
kaybedecek bişey yok, sardırdım dönüyorum. Böylece ana yola uğurun yanına
yetişirim diye ümidediyorum. Hani amacımız şööle güzel uygun bi yere
patlamak, yoksa ööle kros mros değil yani :)

Neyse ana yola da geldik, ama artık irtifa kaldı bi 100 metre bişey, ben
artık uzun ve yumuşak bi tarla seçmeye çalışıyorum, yer hızım 60-70km/h,
aşağıya bakıyorum tarlalarda başaklar rüzgardan dalga dalga !
Tam bi tarla beğendim, varyo ötmezmi ! dönermisin dönmezmisin hadi bakalım

Dedim nasılolsa yolun üzerindeyim, ha 15kmden dönmüşüm ha 20kmden, bi
döneyim bakayım ..
Klasik kayseri: ovada alçalırsın, inişe 100metre kala ne ölürsün ne
yaşarsın, döneee dönee gidersin .. Aynen de öyle oldu, bi buldum bi
kaybettim derken 3-5km gittik rüzgarla döne döne ..
Dedim bundan sonraki termikle çıktım çıktım yoksa kesin patlayacam artık,
bir sarıldım termiğe, yatırdım kanadı sağa, gözüm kulak ucumda, kulağım
varyoda, kitlendim termiğe. Namussuz arada sırada merkezi kaymış gibi feyk
atıyo ama yemedim bu sefer, dönüşü hiiç bozmadan devam … arada zayıflıyo,
artıyo filan, ben böyle böyle bulut tabanına kadar yarım saat hiç bozmadım.
Bu arada Akınla konuşuyoruz, dur bekle koptum geliyorum diyo.
Akın bu biliyorum gelir, yakalar ve geçer hatta .. dedim ben mevlana oldum
dönüp duruyorum, sen gel bekliyorum. Heyhat, cool baba yeni kanadına
alışamamış olacak, ovada patladı.
Yapacak bişey yok, tepedekilerle konuşuyorum, sen kaç kendini kurtar, burada
hava patladı filan diyolar, bakıyorum önüm açık, devam ..

Yer hızım 60-70km/h, her taraf bulut dolu, dedim bu sefer tutturdun hakan
olum devam, 100 geliyo ..
Oto-gazı hallettik, amma ve lakin termikler tutukluk yapıyo, bulutun altı
kapkara, termik yok ! iyice altına giriyorum, çekmeye başlarsa kenarına
kaçarım diye ama nerdee…
Termikler sıfırlanıyo, hele bi bırak da uzamaya çalış, bi anda -5m/s ile
düşmeye başlıyorsun .. hal böyle olunca sıfır da olsa dön baba dön, bi hal
olduk yani ..

Neyse uzun sürmedi, ufukta pınarbaşı göründü. önünde bir baraj gölü,
arkasında güzel bir tepe. Baraj gölünün üstü mavi, anlaşılan termik
çalışmıyo .. dedim ben bulut tabanından şu pınarbaşının arkasındaki tepeye
uzayayım, yolda da irili ufaklı çıkıntılar var kesin yolda bişeyler toplar
postu tepeye bi attıkmı 100+ hemen tepenin ardında :)

Yav kardeşim, hiç mi vurmaz bi termik yaa, 15km süzüldüm tepenin eteğine zor
yetiştim, alçak kaldık tabii, hadi hadi diyorum bi termik be noolur bee, bi
iki vurur gibi oldu, yere yakınım, rüzgar haywan gibi, bi döneyim dedim tam
arkaya dönüşte termikten de düştüm, allaam olmuyo olmuyoo. Bi yandan yere
bakıyorum, otlar rüzgardan başını kaldıramıyo, heryer taş toprak, dedim
burda inişte bi sürüklenirsek tam zçarız, etrafta bi insanoğlu yok, olsa ne
yazar ya …
Kasmalıı mı kasmamalııı mı … (Bülent Ortaçgil makamında okunacak)

Ve bir 100+ daha parmaklarımın arasından kayıp giderken, ben de ana yoldan
epey bi uzakta iniş yapmak zorunda kaldım. Bi yandan haywan rüzgarda tek
başıma kanat katlamanın ne kadar zor olduğunu uygulamalı olarak hatırlarken,
diğer yandan “ulan elimden ucuz kurtuldun, bu kadar kolay bırakmazdım ya”
diye 100+’a saydırıyorum, delimiyim neyim ben yaa.

Neyse yola bi 5 km yürürken aklım başıma geldi biraz, dedim bu kadar kolay
olsaydı zevki olmazdı zaten, hem bi dahaki sefere belki gurup halinde
yaparız 100+’ı daha zevkli olur,
di mi ama :)

Haftasonu denizli – beydag – bozdag

ctesi çökelezdeyiz, hertaraf deli bulut, rüzgar limitlerde, bulut tabanı düşük, hava acaip soğuk. Ahh zççç dedik ama 2 saat sonra gökyüzü mavilikleri belirmeye başlayınca hazırlanıp çıktık.
Ben, Isa, Özay havadayız, tepenin önünde kazıyoruz, aşağıya bi de baktım ki geri kalan 10 kişi çantalara yaslanmış oturmuş bizi seyreyliyolar, sanırsın bizi seyretmeye gelmişler .. Bulut tabanı yapıp başladım beklemeye, bırak diğerlerinin de havalanmasını, özayla isa da top land yapıp tepeye inmez mi ? Hava gittikçe güzelleşiyor bi yandan, ben artık yalvarır oldum aşağıdakilere telsizden, noolur gelin diye ..

Sonunda özay ve levent geldiler yanıma, birlikte dönüp bulut tabanı yaptık beraber, en azından bu kısmı o kadar keyifliydi ki, buna değdi doğrusu.
Arkadan ömer de bize katıldı havada ve hepbirlikte büyük çökeleze doğru uzadık.
Fakat rüzgar batıdan 20-30 esiyor ve bizi büyük çökelezin doğusuna rotora ve bastırıcıya sürüklüyor durumu vardı, herkes baara baara inmeye başladı teker teker. Ben daha önce de benzer bi durum yaşamıştım batılı rüzgarda, bu sefer yol iz olmayan biyere patlamayı göze alıp büyük çökelezin batıya bakan sırtlarına yamandım, orada mutlaka bissürü termik bulurum diye, heyhat, az daha büyük çökelezin zirveye iniveriyodum …
kazı kazı derken zor bela oradan koptum, nereye gitsek derken, hem irtifada güneyli rüzgar var kuzey doğuya atıyo, hem de baklan ovanın üzerinde mavi (termiksiz) bir bölge var, ben de çala doğru uzadım ama yine kuvvetli batı rüzgarına yenik düşüp çivrile 20km filan kala beyilli köyüne indik ..

Akşam hava durumuna baktık kuzey rüzgarı veriyo, dedik çökelezden ekmek çıkmaz, biz hem dönüş yolunu kısaltalım hem de daha önce uçmadığımız bir yer keşfedelim diye Beydağ’a gittik. Beydağ, Bozdağın güneyindeki sırtların, aydın dağlarının doğu tarafı. 1500mt irtifalı çok güzel bi kalkış noktası bulduk, tam mutlu olacaz, telsizden hilmiyi duyduk:
“Arkadaşlar ben çökelezden kalktım, 3000mt’deyim yer hızım 80km/h, çivrile uzuyorum”
arabada derin bi sessizlik … bi anda suratlar asıldı filan bi görseniz … herkes çökelezi bıraktığımıza bin pişman …
neyse biz eldekini değerlendirelim bari deyip başladık uçmaya, millet çıkıyo top landing yapıyo filan, tam mutlu olacaz bu sefer de yurdaer:
“ben bulut tabanındayım, çivril semalarındayım, çok yoruldum inecem galba ..”
acımızı kalbimize gömüp başladık gaz vermeye:
“abi sakın inme bak, çivrili geç sağa dön, az ilerde dinar var, hadi kolay gelsin”
Derken, karşımızda bozdağda uçan izmirli pilotların sesleri gelmeye başladı, hatta bi tanesinin vox’u takılınca uçuşu naklen dinledik bi süre ..
Önümüzde izmirliler krosa çıkmış, biri alaşehire gidiyorum diyo, arkamızda çökelez tayfası biz çivrile geldik diyo, biz istanbul tayfası kafayı çizicez arada :)

Neyse bu haftasonunu da kazasız belasız (!) atlattık, 100+ icin hala umit var :)

İzmit & İnönü C tepesi

Bu haftasonu cümbüş cemaat bi minibüs tutalım, abantta yayalım planımız, 20
kişinin 4 kişiye düşmesi sonucu elimizde patlayınca, biz de kalan sağlar
olarak bi arabaya doluşup düştük yollara.

Hava tahmini:
– Ctesi kuvetli kuzey (Ormanlı ve abant dışında gürle, manisa, inönü,
ankara, vs için patlak gibi)
– Pazar mutedil kuzey, kuzeye bakan heryer için uygun görünüyordu

Planımız:
– Ctesi İzmit’te doğantepe yakınlarında eskiden gittiğimiz bir yeri yeniden
keşfetmek
– Akşam izmit, gürle, abant, vs biryerde kamp kurmak
– Pazar ise abant, gürle, inönü (hatta birileri kayseri dedi!) gibi biyerde
uçmak

Güzel başlayan günümüz, İzmit’e varmak üzereyken Ankara’dan gelen gayet kısa
ve öz bir sms ile endişeli bir bekleyişe dönüştü:

“O gün, bugün !” (100+’ı kastediyor)

Haaayyıııııırrr, bizsiz olamaaazzzz diyerek hemen mesajı gönderen Gazi’den
Yılmaz’ı arayıp hava durumunu sorduk. hava hiç de patlak değilmiş ve cümle
alem tepede hazır, termik bekliyormuş, peki kimler var diye sorunca saymaya
yiğit’le başladı biz gerisini dinlemedik bile, hemen “gettiiiii gettiiiiii,
başkasına yar oldu gül gibi 100+” diye ağıt yakmaya başladık cümleten :)

Daha bunun acısını sindiremeden bu sefer de denizliden isa’nın mesajı geldi:

“Bugün TC rekoru kırılıyor: Hilmi az önce bulut tabanından pamukkaleyi
terketti”

Kardeşim ben “100+ noteri” miyim ? Hiç acımanız yok mu sizin ? Olmuyo ama
bööle nispet yapar gibi ! hatta “gibi”si fazla yani .. biri yarışma kanadı,
diğeri 2-3 kanadı almış fırsat kolluyo, haksız rekabet kardeşim ! adaletin
bu mu dünya … ühüüü ….

Neyse yapacak bişi yok, biz arabada “allaahımm kör et beenii” arabesk
şarkısını içimizden mırıldanarak izmitteki tepemize vardık.
Kalkış güzel, rüzgar patlak, termikler gani, iniş dandik, arkası izmit
ormanları … Bulutlara bakıyoruz, yukarda rüzgar limitlere yakın, kalkışta
termiklerle birleşince patlak .. Kalkarsın, kalkmazsın derken, baktım millet
beni kesiyo:

– “Sen kalk, biz seni havada seyredelim, geriye sürüklenip patlamazsan belki
biz de geliriz”
– “anan güzel mi ?”
– “efendim ?”
– “yok bişi …”

ardından, bildiğiniz “rüzgarsalağı” konumunda ben hazırlanmaya başladım,
biyandan ağırdan alıp rüzgarın darbelerini gözlemliyorum, diğer yandan
kalkışın arkasındaki ağaçların içinden geçersem daha nereye giderim diye
bakınıyorum ..

Öteyandan cümlealem memleket sathına yayılmış 100+’ın yarısını çoktan
geçmiştir diye düşünceler beynimi kemiriyo ..

Neyse iki termik arası, rüzgarın limitler dahiline indiği bi anda ters çekip
çıktım, daha önüme dönemeden kalkışın 10 mt üstünde, önümü döndükten sonra
50mt üstünde, bi dakka sonra 500mt üstündeyim, hafiiiif ampül durumları var,
speedi usulca yokluyorum yerinde di mi diye .. Biraz gezindikten sonra
çağırdım levent’i o da hazırlanıp geldi yanıma, beraber 1300mt’de terkettik
tepeyi. En azından ötede biyerlerde inişe daha uygun geniş bi arazi buluruz
diye düşünerek, yuvacık barajının üzerinden batıya, gölcük’e doğru uzadık.
Ben hem arabayla bizi kolayca alabilecekleri hem de güvenli şekilde
inebileceğim bir yer bulunca oraya kitlenip iniş yaklaşmasına başladım, adi
levent arkamdan gelirken bi termik bulmuş, çaktırmadan dönüyo ..
neyse ben indim, bakıyorum levent nereye patlayacak diye, göremeyince
telsizden seslendim,
– “ben 1400mt’deyim, devam ediyorum” diye cevap geldi ..
tamam lan bi de sen vur …
ben acılar içinde kanadı toplarken gökhanla ali de geldiler, hep beraber
levo’nun peşine düştük .. adam 70 km/h yer hızı bildiriyo, yakalayabilirsen
yakala …
Neyse sonunda iniş opsiyonlarının azaldığı bi bölgeye gelmiş de 17 km sonra
indi adam, yoksa yalovayı dönüp gürle’ye gidecek utanmasa !

Levent’i de gölcük çıkışından aldıktan sonra, Yuvacık’ta Gökhan’In tanıdığı
bir yere, alabalık yemeye gittik, şelale içinde nefis bir yer: alabalık,
fırında kaşarlı mantar, çoban salata, muhlama nefis .. kendimizi gastronomik
zevklere vurduk, bi yandan da akşam ve yarın naapsak diye konuşuyoruz.
Abant iptal, dedik bu akşam gürleye gidelim kamp atalım, sonra pazar sabah
erkenden yola çıkıp inönüye gidelim … hani olur da inönü’den kütahya
taraflarına bişeyler yaparız, namusu kurtarırız filan ..

Hemen açtık ismet’e, hava durumunu sorduk, pazar günü için bize ümit verince
anında gaza geldik, gürleyi de satıp direkt inönüye basma opsiyonunu
tartışırken arkadan biri “ya acaba yarın sabah gürle’den bi sorti uçup
öylemi yola çıksak” diyince ben kopup “ne gürlesi be ya, düz uçarsın inersin
orda” diye patlayıvermişim .. bütün yol boyunca benimle maytap geçtiler
adiler, gık desem “ne gıkı be ya, uçarsın inersin orda” diye ekleyiverdiler
bütün yol ..

Bu arada özaylarla konuşuyoruz, onlar da sağolsunlar bizden daha gazman
adamlar, biz de geliyoruz inönüye deyince biz iznikten bilecik’e devam
ettik, özaylar bir saat arkamızdalar. Sanırsın haçlı seferi düzenliyoruz,
inönüye 100+’a gidiyoruz ..

Geceyarısı vardık inönüye, gerçi pek ümidimiz yok ama, bir soralım diyerek
thk tesislerinin kapıya dayandık, nizamiyedeki osman abi’ye “biz yarın
uçmaya geldik, izin verirseniz burada kamp kuralım” diye ricamızı ilettik, o
da bi dakka aracı içeri alın ben nöbetçi amire haber vereyim diye bizi buyur
etti. Neyse nöbetçi amir Yusuf geldi, dedik “kusura bakmayın habersiz geldik
ama mümkünse kamp kuralım”, o da dedi, “kamp dahilinde kamp kurmak yasak ama
siz buyrun tekamül koğuşunda kalın ?”
Gerçi niyetimiz kamp kurmaktı ama bu misafirperverlik karşısında geri
çevirmeyelim dedik, koğuşa yerleştik.

İnönü’de biz gitmeyeli ortam baya değişmiş, bugüne kadar hiç olmadığı kadar
iyi karşılandık. Nöbetçi amirler Yusuf, Ferdi ve diğer bütün personel bize
inanılmaz derecede yakın, samimi davrandılar ve ellerinden gelen her türlü
yardımı esirgemediler, buradan kendilerine tekrar teşekkür ediyorum.

Bize sertifika sormadılar ve uçmayın demediler, ama sigortamız olmadığı
gerekçesiyle, acil durumlar dışında uçuş ve inişlerin kamp dışına
yapılmasını rica ettiler, bu arada uçuş güvenliği gerektirdiği taktirde
tabii ki iniş için kamp alanını kullanabileceğimizi de eklediler. Biz
inenleri toplaması kolay olsun diye kamp alanı dışında yolun kenarındaki boş
tarlalara indik zaten ama kamp alanına indiğimizde de sorun olmadı .. Bu
uygulamayı mantıklı bulmasak da, bunun eleştirisini bu kuralı koyan
yöneticilerle yapmak gerektiğini bildiğimizden, bize yardımcı olmaya çalışan
personelle herhangi bir tartışmaya girmedik, karşılıklı anlayış gösterdik.

Neyse, pazar sabah erkenden kalkıp büyük gün (!) için hazırlanmaya başladık,
hemen tepeye çıkıp kahvaltı için kamp malzemelerimizi ortaya döktük, ayıptır
söylemesi peynirli sucuklu yumurta nefisti, çayın yanında yanında zeytin,
domates, hıyar, biber herşey vardı. Gökhan ile Ali sağolsunlar portatif
masamıza kadar herşeyi düşünmüşler :)

Bursa’dan Nihat da tepede bize katıldı. Daha termikler pişmemişken inönüden
ilk defa uçanları önden saldık, havada bişey yok, hemen indiler, gidip aldık
hadi bi sorti daha derken saatler öğlene yaklaşırken hava ha pişti ha
pişecek diyerekten biz de başladık hazırlanmaya ..

Bu arada dün akşam bizi karşılayan yusufa hava tahminini sorduğumuzda yarın
cephe girişi var yağış bekliyoruz diyince bir kez daha yıkılmıştık ama
etrafa bakıyoruz uzaklarda pofuduk kümülüsler oluşmaya başlıyor, herşeye
rağmen ümitliyiz.

Hatta o kadar ümitliyiz ki, bize uçuş planımızı soran ferdi’ye, akşam
yemeğine yetişemeyebileceğimizi, kısmetse akşam yemeğimizi afyon ikbal’de
yemeyi planladığımızı anlatıyoruz :)) Ferdi de bize inince sağsalim
olduğumuzu haber vermemizi rica ederek iyi uçuşlar dileğiyle uğurladı.

Saat 1’e gelirken biz yaklaşık bir saattir tam takım hazırlanmış,
kasklarımız kafamızda, gps’lerde afyon ikbal 117 km “goto”lanmış (gazdayız
biraz:), gözlerimiz kocaman rüzgar kaskında, ter ve ümit içinde termik
çevrimlerinin başlamasını bekliyoruz.

Heryer kümülüs bulutlarıyla dolmuş, birtek inönünün üzeri masmavi ! Kanadı
tepeye çekecek kadar bile rüzgar bi geliyo bi gidiyo, biz kafayı çizecez
nasıl olur diye …

Derken levent dayanamayıp çekip çıktı ve C tepesinden en hızlı inen pilot
oluverdi :) Böyle arada sırada bi termik gelir gibi oluyo ama biz kanadı
çeker çekmez puf diye gidiveriyo .. şaka gibi yani .. bi ara hah geldi
termik diye ben de çıktım, kazı kazı yok bişey hemen aşağıya patladık tabii,
neyse bi daha çıktık, hava iyileşir gibi oluyo, daha önceki uçuşlarımdan
bildiğim noktalardan toplaya toplaya zor bela bi top-landing yapmayı
başardım.

Biz böyle hava ha pişti ha pişecek diyerekten herbirimiz en az 3-4 sorti
patladıktan ve saati akşamüstü 4 filan yaptıktan sonra
– “hadi abi ben acıktım, şu ikbale gideceksek gidelim, geç kalıyoruz”
esprileri ile gülerim ağlanacak halimize modundayız.

En son akşamüstü inönünün meşhur yelken rüzgarı başladı da aşağıya
patlamadan C tepesi, B tepesi biraz gezinebildik, ama tepe üstüne 400-500
mt’den fazla çıkmak nasip olmadı.
Akşamüstü gelen ismet’in de doğruladığı gibi yemyeşil inönü ovası,
barındırdığı nem yüzünden ısınmayı güçleştirdiği için heryer pofuduk bulut
kaplı olduğu halde inönü bölgesinin termiksiz kalmasına sebep oluyor.
Tarlalar sararıp termik üretmeye başlayıncaya kadar inönüden afyon ikbale
gidemeyeceğiz galiba :)

Uçuşları bitirip, adam başı 6 ytl yatak ücretlerimizi de ödedikten sonra,
bözüyük ömür’de güzel bir akşam yemeği yiyip evimize döndük.

Biz inönü’de patladık, ankara ve denizli ne yaptı acaba diye merak ediyoruz
bu arada, gerçi kara haber tez yayılır derler, bi ses çıkmadığına göre bu
sefer de kaptırmadık 100+’sı diye düşünüyoruz ama ne oldu nasıl oldu bi
deyiverin, merak ediyoruz yahu ..