Yunanistan, Konitsa, Albatros, Evathlos, Havuç …

Hellas,

Eveeet, uzun zamandır düşündüğümüz, aklımızın bi köşesinde hep yer tutan,
habire niyetlenip bi şekilde sektiğimiz komşu kapısından nihayet girmeyi
başardık bu sefer…

Albatros olarak iki araba halinde yola çıktık. Bizim arabada Kağan ve ben,
diğer arabada Tahsin ve Murat Tümer vardı. Savaş abi ve Yıldırım son anda
mazeretleri sebebiyle gelemediler. Albatros ekibinden başka ölüdenizden de
Murat Tüzer, Semih, Erdal (unuttuğum başka var mı acaba) vardı.
Olay şööle, Konitsa diye bi yerde her sene bi spor etkinliği düzenliyolar,
kaya tırmanma, yamaç paraşütü, akarsu kayağı ve bisiklet var. Bizim geç
haberimiz olduğu için Kağan’la ben yarışmacı olarak baş vuramadık ama
diğerleri yarışmacı olarak katıldılar, biz Kağan’la maydanoz ekibi olduk..
İlk gün akşamüstü ufak bir ısınma uçuşundan sonra, ikinci gün yarışmacıların
hemen ardından Kağan’la beraber havalandık. Kalkış 800mt ALZ, 1200mt ASL.
Takeoff’un üzerinde 600mt ATO aldıktan sonra daha yüksek yamaçlardan
aktarmalı olarak 2500 mt ASL bulut tabanına ulaştım. Bu sırada maalesef
Kağan harness problemi yüzünden top-landing yapmak zorunda kaldığından
beraber uçamadık. Ben bulut tabanından bir yarışmacıyla beraber speed’e
asılarak koptuk. O gün bizim çalıştığımız yamaçlar pek verimli olmadığından
10 km. sonra ben inmek zorunda kaldım. Kısa günün karı diyip avunurken,
yanına indiğim evden çıkan güzel bir hatun kişi kendisinin de biraz sonra
Konitsa’ya gideceğini, istersem beni de götüreceğini söyledi… Konitsa
güzel bi yer :-) ….

Ertesi gün (C.tesi) daha farklı ve daha çok yerler gezebilmek amacıyla biz
Kağan’la Konitsa’dan ayrıldık. Dağ yollarından geze dolaşa uzun zamandır
hayalini kurduğumuz, fotoğrafları desktop’umuzu süsleyen Meteora’ya gittik.
Bilmeyenler için Meteora, bir vadiden cört diye çıkmış 400 mt’lik dimdik
kaya blokları ve bunların da üzerinde manastırları ile ünlü biyer. Hatta
Nova’nın birçok reklam fotoğrafına konu olan yer aynı zamanda. Neyse biz
ufak bi manastır turundan sonra Kağan’la kalkışın oraya geldik. Sadece iki
kişi olduğumuzdan birimiz uçacak diğeri şöförlük yapacaktı. Kağan önce
vazgeçer gibi oldu ama sonra hayallerinin baskısına teslim olarak
hazırlanmaya başladı. Ben de tam teşekküllü kameraman olarak bu tarihi anı
belgelemeye koyuldum. Neyse bizimki biraz tepesinde oynayıp bana gerekli
pozları verdikten sonra havalandı ve soarmaya başladı, önce biraz takıldı
gibi olduysa da hemen sonra çökmeye başladı. Fazla kastırmadan aşağıdaki
konuştuğumuz iniş tarlalarına doğru yöneldi ve iniş gibi bişey yaptı,
ayrıntıları kendisi annatır artık (kıs kıs kıs:-) Neyse, Kağanın incinen
kolu ve gururunu saymazsak, Kağan’la senelerdir hayalini kurduğumuz Meteora
balonu da böylece pwzvaaarrrrrtt diye sönmüş oldu. Daha önce konuştuğumuz
gibi uçma sırası bana gelince Kağan’a sordum, “Ne dersin, uçmaya değer mi ?”
diye, aldığım cevap “Yok lan bi stim yok burda” oldu. Hafif içimde kalmadı
diil ama artık bi daaki sefere diyorum ….

Son gün dönüş yolu üzerinde uçuş için Drama denen bi yere uğradık. Burayı
önceden çok methetmişlerdi bize. Muhtemel kalkışların bir tanesine çıktık
(Pirgi), Kağan nedense pek sıcak bakmadı uçuşa, ama şartlar bana çok uygun
gözüküyordu. Kağanla muhtemel uçuş ve iniş planlamasını yaptıktan sonra ben
havalandım. Hava daha tam pişmediğinden çok fazla bi beklentim yoktu
açıkçası. Gerçektende kalkıştan hemen sonra sürekli bir -3’lük bastırıcıya
girdim. Ben tam speed’e asılıp ilk muhtemel iniş yerine ulaşmaya çabalarken,
ufak bi termiğe çarptım, hemen çalışmaya başladığım bu ufak +1,2’lik termik
beni bulut tabanına kadar götürdü. Telsizden küfreden Kağan’a planların
değiştiğini ve yeni hedefimi aktarıp uzadım. İlk defa vadinin çalıştığı bir
ortamda uçuyordum. Gerçekten çok keyifli bi duygu, yüksekliği iliklerinize
kadar hissediyorsunuz çünkü yakınınızda yüksek hiçbirşey yok, sadece arada
sırada size termiklerin yerini gösteren kuşlar eşlik ediyor o kadar … Bir
süre sonra Kağan da arabayla vadiye inerek ana yoldan beni takibetmeye
başladı, mükemmel yer desteği için Kağan’a teşekkürlerimi sunuyorum. Bir
süre sonra değişen rüzgar beni karşı rüzgarla gitmek zorunda bıraktı. Yolda
birkaç kez 50-100 mt’den low-save yapmanın zevkini yaşadım. Teorinin
mükemmel bir şekilde işlediği, kitaplardaki bilgilerin vukuu bulduğu,
gerçekten çok zevkli ve keyifli bir uçuş oldu. Sabah kahvaltı edememiş
olduğumuzdan, iki saat ve 15 km. sonra benim midem isyan etmeye başladı.
Gözüme yola yakın bi tarla kestirip Kağan’a da yolunu tarif ettikten sonra
iniş yaklaşmasına başladım. Amma ne mümkün, low-save’ler “Valla bırakmayız,
bak al sana +3, hadi bi daa çık bulut tabanına bi daaki sefere inersin,
sink’imi gör bak, hadi noolur” şeklindeydiler. Mecburen bu güzel davetleri
reddedip zor bela aşşa indim ve mutlu bi şekilde eve dönüşe geçtik… Bu
arada bu Drama denen yer Istanbul’dan sadece 500 km. mesafede. Kesinlikle
dikkate değer …

Bu güzel yerlerde beraber uçmak dileğiyle …

Hakan Akçalar

Leave a Reply