Kaza yeri : Ormanlı, kalkışın hemen solundaki tepe
Kazazede: Ömer (soyadını unuttum)
Malzeme : Dhv1-2 olduğunu sandığım yeni bir kanat, SupAir Profeel harness,
çenelikli kask
Kaza şekli: Havada çarpışma
Tarih : 23 nisan 2003
Kalkışın hemen solundaki tepede (kalkış tepesinde), zayıf havada tutunmaya
çalışan 3-4 kadar kanat vardı.
Ben Aycan ile birikte tandem uçmak üzere kalkışa hazır olarak, havadaki
trafiğin müsait hale gelmesini bekliyorduk.
Hatta bu sırada hemen yanımızdan kalkışa hazırlanan bir arkadaş bizden
yardım isteyince ben kendisine tepenin çok kalabalık olduğunu, kendisinin de
gitmesi halinde daha da kötü olacağını söyledim. Biz Aycan’la fotoğraf
makinesi vs ile uğraşırken, kalkış tepesinde sola doğru bandın sonuna gelen
bir pilotun, keskin bir 180 sağ dönüş sonucu arkasından daha alçak bir
irtifada bant boyunca sola doğru gitmekte olan diğer bir kanadın kumaşına
ayaklarıyla çarpması sonucu, aşağıdaki kanadın sol (tepe) tarafına yakın
yerden rozet olarak, 90 derece sola tepeye ani dönüş ile hemen açılarak
kanadın öne dalışıyla birlikte pilotun da pandül hızıyla arka rüzgarla tam
“kafadan” tepeye girdiğini gördüm. Diğer pilot herhangi bir takılma olmadığı
için uçuşuna sorunsuz olarak devam etti.
Biz Aycanla beraber kuşamlarımızdan çıkarak havadaki arkadaşların uyarısıyla
kazazedeye aşağıdan ulaşmak üzere hareket ettik. Kazazedenin yanına ilk
olarak ulaştığımızda, üzülerek bunun kalkış yapmaması yönünde uyardığım
pilot olduğunu gördüm. Bilinci yerinde ve görünür herhangi bir
kanaması veya deformasyonu yoktu. İlk kontrollerden sonra tepeye nasıl
çarptığını sorduğumda ayaklar önde kıç üstü çarptığını söyledi. Önden
çarpmanın ardından, sık çalılık olan yamaçta kanat dallara takılarak pilotun
ağırlığını taşıyana kadar pilot geriye doğru sırtüstü yuvarlanarak başaşağı
pozisyona gelmişti. Biz yanına vardığımızda yerden yaklaşık 20 metre
yüksekte ve yaklaşık 60 derecelik bir eğimde, ağırlığı tamamen harnessin
omuz askılarında idi. Bu sırada panik içinde canının çok acıdığını ve nefes
alamadığını belirterek kendini harnessten çözmeye çalışıyordu. Kazazedeyi
sakinleştirerek harnesste kalmasının kendisi için daha iyi olacağını
söyledik. Bu sırada yanımıza ulaşan diğer pilotlarla beraber, öncelikle
hemen bir ambulans çağırılmasını istedikten sonra, Barış Akkiriş’in kurduğu
ipli emniyet sistemi yardımıyla kazazedeyi taşıyabileceğimiz makul bir
seviyeye indirdik. Burada ambulansın gelmesini bekledikten sonra gelen 112
ambulansının içinden vakum sedye ve vakum pompasını alarak kazazedeyi
harnessten vakum sedye üzerine aldık ve onunla ambulansa yükledik. Kazazede
kurtarma operasyonu boyunca bilinçli kaldı ve herhangi bir his kaybı meydana
gelmedi, tek dikkatimi çeken, kazazedenin (umarım sadece olay şoku yüzünden)
yavaş yavaş hafıza kaybı yaşamaya başlamasıydı. Kaskında ve yüzünde ufak
tefek sıyrıklar dışında ciddi bir darbe izi yoktu.
Kaza sonrasına ilişkin önemli olduğunu düşündüğüm bazı noktalar şöyle:
– Herkes doğal bir içgüdüyle hemen kazazedenin yanı koşup elinden geleni
yapmaya çalışıyor. Bu durum doğal olmakla beraber, ambulans çağırılması,
ambulansın kazazedeye en yakın noktaya, en uygun ve güvenli şekilde
yanaştırılması, jandarma, kazazedenin ailesi, vs vs gibi yan konularla
maalesef kimse ilgilenmiyor. Jandarmayı ilk karşılayan ve durumu özetleyen,
ambulans gelince kazazedeye üst yoldan ulaşabilmesi için yola dökülmüş kumu
tek başına elleriyle kazan da ben oldum demek istemezdim. (Bi yerlerden
kürek bulup yardıma koşan Kadir Beye teşekkürler)
– Ambulans çağırılırken, bizim sporumuzun kazalarının maalesef ortak yanı
belkemiği ve ekstremite kırıkları olduğundan, gelecek ambulansta Vakum
sedye, kaşık sedye ve gerçek bir doktor bulunmasını garanti altına almak
gerekiyor. (çoğu zaman sadece bir hemşire, pratisyen hekim, hatta sadece bir
şöför geliyor).
Bu yüzden mesela ormanlıdaki kazada en yakın ve en hızlı ulaşabilecek
yeterli donanımlı ambulans medline olacaktır. Arkadaşlara özellikle
medline’ı aramalarını ve mutlaka vakum sedye istemelerini söylememe rağmen,
yarım saat sonra “nooldu medline?” diye sorduğumda, “abi zaten 112 şimdi
gelecek, bakalım vakum sedye yoksa o zaman çağırırız” şeklinde, kazazedenin
hayatına karşı kullanılan bir inisiyatif ile karşılaşmak beni gerçekten
üzdü. Kazazede için çok hayati olabilecek dakikaları kaybetmektense,
fazladan ambulans çağırmayı her zaman tercih edin, inanın boşuna(!) gelen
ambulanslar bu konuda çok anlayışlı davranıyorlar.
– Gelen ambulastaki görevliye “vakum sedyeniz varmı?” diye sorduğumda
aldığım “YOK” cevabı üzerine, o zaman ben şunu alayım bari diyerek kenarda
duran vakum sedyeye uzandım ve “bunun pompası nerde?” diyerek pompasını da
temin ettim. Ambulans şoförü, vakum sedye pompası kullanmada gayet usta
çıktı bu arada. Gelen ambulans personeli iyi niyetle hareket etmesine rağmen
olaya müdahele konusunda biraz pasif kaldı. Kıssadan hisse: Ambulans
personeli bizim tür kazalara çok yatkın olmadıkları için yeteri kadar yetkin
olamayabiliyorlar ve inisiyatif kullanamayabiliyorlar. Bu tür durumlarda,
olay yerindeki en uygun kişinin inisiyatifi ambulans personeline
bırakmamasında fayda olabilir. Özellikle ambulansta gerçek bir doktor yoksa.
Kaza geçiren arkadaşa çok geçmiş olsun diliyorum ve kazadan sonra ambulans
çağıran, köyden karşılayan, kazazedenin bilinçli bir şekilde taşınmasında
emeği geçen, panik olmadan sakin ve soğukkanlı bir şekilde gereken herşeyi
yapan herkese teşekkür ediyorum.