SDU – Egirdir festivali

Öncelikle başta kenan olmak üzere festivalde emeği geçen bütün SDU’lu
arkadaşlara çok teşekkürler.
Ulaşım ve yemek gibi görünen birçok hizmetin yanısıra çok da göze batmayan
ama katılımcıların mutluluğunu arttıran diğer servisler de mükemmeldi.
Özellikle akşamları ateş başlarında bıraktığımız çöplerin toplanması,
Market hizmetleri,
Organizasyondan birilerinin sürekli kamp alanında bulunması,
Sürekli tıkanan tuvaletlerin açık tutulması,
Şehirdışı gelen-gidenlerin transferi
Kumsaldaki masum pilotların göle atılması
Kamp-iniş alanı arasındaki transferler
ve benim belki de farkında bile olmadığım birçok sorunun halledilmesi için
canla başla çalışanlara sonsuz teşekkürler.

Biz cuma akşamı vardık eğirdire. Ctesi sabah ilk otobüsle çıkanlardan birkaç
kişi, arkadan hakim güney bastırmadan, günün ilk termikleriyle havalanıp
uçma imkanı buldular ama daha sonra kuvvetlenen güney rüzgarı uçuşa imkan
vermedi.
Uçamadığı için habire bol kase güzel yemekleri mideye indiren pilot
güruhunun yemi fazla gelince, plaj voleybolu gibi masum aktiviteler bu
enerjiyi absorbe edemedi ve hangi takım karşı takımdan daha fazla adamı göle
atacak yarışması başladı.
Bazı masum pilotlar, hatta misafir yabancı pilotlar bile arada kaynadı,
kaynatıldı :) Direnerek kaçmak isteyenler ıslanmakla kalmayıp sadece daha
fazla hasar gördüler. Burkuk ayak bileği, yırtık giysiler, ıslak cep
telefonları bunlara örnek. Suya atıcı gurubun kararlılığını ise kaçağın
mayosunu uçarak havada yakalayarak donsuz kaçmak veya suya atılmak arasında
acımasız bir seçim yapmak zorunda bırakan sevgili levo belirlemiş oldu !
Sıra bana gelince ben direnmedim, zaten girecektim :)

Pazar günü ise son umutlarımızı otobüslere doldurup tepenin yolunu tuttuk.
Yine sakin bir hava, önden hafif termik çevrimleriyle kalkan öğrenciler …
Kalkışlar son derece seyirlikti, Kenan’ın bizzat “Take-off şeysi”liği
yaptığı kalkışta, her kalkış ayrı bi heyecan firtınası estirdi. Koşarak
kayalıklarda seken mi istersin, ağaçların içinden geçenler mi … En popüler
hareket ayağı yerden kesilince hemen oturuvermekti, ve çoğu buna pişman oldu
:) Oturduktan sonra yere değmemek için kanadı stall’a kadar kasanlar,
tribünlerin yüreğini ağzına getirdi.
Kalkışta en büyük stresin eğitmenlerin omuzlarında olduğunu gördüm. Artık
kendi uçamadıklarını bir yana koymuşlar, 4 gündür uçamayan öğrencilerine tek
bir uçuş yaptırabilmek için canla başla çalıştılar. Bu çok zorlu kalkış
koşullarında öğrencilerine gecikmeden anında doğru komut verebildiklerini
görmekten de çok mutlu oldum.
Bu arada zorlu kalkış koşulları sadece öğrencileri değil diğer pilotları da
vurdu. Bir çoğumuz ancak ikinci denememizde, incinen karizmamız ve
burnumuzdan damlayan alın terimizle kalktık :) Kenan’ın kalkamayan usta(!)
pilotlara megafonla “ben sana böle mi öğrettim” diye takılması süperdi :)

Ben zor bela kalktıktan sonra ilk farkettiğim şey, kanadın kulak ucuna
koyduğum kameranın kablosunun kulağa giden stabilo iplerini birbirine
dolayıp büzmüş olduğuydu. Hay bin kunduz !. İpleri bayaa bi çekiştirdikten
sonra baktım açılmıyo ama kanadın aerodinamiğini de pek etkilemiyordu, dedim
devam .. Herkesin ilk termik için gittiği bölgeye gidip kazımaya başladık.
Bu arada sanırım hacettepe sinan (kırmızı beyaz vibe) da saatlerdir
tepemizde dönüp duruyo akbaba gibi, yanına gidip biraz foto, görüntü filan
almak derdindeyim. Neyse bi 5-10 dakka kazıyarak bekledikten sonra bir
sonraki termik çevrimine binip kalkışın hizasından +5m/s ile geçerek sinanın
yanında vardım. O da sıkılmış olacak, yanıma geldi ve beraber bulut
tabanında fotoğraf video çekimlerinde bana modellik yaptı sağolsun.

Bulut tabanı 2300mt, termikler bol ve gani, başladık gelecekleri beklemeye.
Bu sırada tutunamayıp iyice çöken ve inişe doğru giden termiksi arkadaşa
cool babayla beraber habire gaz veriyoruz, zayıf termikte tutunamıyorum,
bırakın beni inecem, yetti gayri diye feryat ediyo bi yandan, biz diyoruz
valla bırakmayız, kesin çıkarsın yukarı, sakın vazgeçme filan .. neyse zor
bela ittire kaktıra çıkarttık termiksiyi de yukarı :)
Bu sırada aşağıdan Levo, Yurdaer, Taylan sardırmış geliyolar. Gelenlerle
bulut tabanında buluşup hep beraber kuzeye uzadık. Yarı yolda zayıf bi
termikte beklerken arkadan Göksel de bize yetişti. İlk hedef Bedre köyü
üstündeki kayalıklar. Taylan tepede kalmış, sinan sink’i yiyince motivasyonu
kaybedip kampa inmiş, biz 4-5 kanat kayalıklara zor bela vardık, başladık
kazımaya .. hani inmiyoruz ama beklediğimiz termikler de gelmiyo bi türlü ..
kazı allah kazı derken yurdaer, levo ve mustang indiler, Göksel ile ikimiz
hala kazıyoruz ama durum parlak değil. Hakim rüzgarı kestirmek zor, dağ-vadi
sistemleri içinde rüzgar habire değişiyor, her yöne kafa rüzgarı olur mu
kardeşim ! Derken, kalkışın üzerine çıkmış bu sefer de soğuktan yakınan
(mutlu olmuyo bi türlü:) termiksi müjdeyi verdi: “dayanın üzerinizde bi
bulut oluşuyo”. ve biz göksel ile +5 +6 termiklerle tekrar 2300 mt’lerdeyiz.
Fakat bi gariplik var, hakim rüzgar değişmiş, yamanmayı düşündüğümüz (bedre
ile barla arasındaki) sırtlardan bizi göle doğu itekliyo .. Daha sonra
kalkışta ve inişte görülen dust-deviller de bu rüzgar değişimini destekledi.
Peki şimdi napcaz ? Ya göle doğru sürüklenecez, ya da full speed tepeye
doğru yaklaşıp, tepeye yakın bölgedeki rüzgar gölgesinde ilerlemeye
çalışıcaz. İrtifamıza ve tepeye olan mesafemize güvenerek rotorlu bölgeyi de
sallanarak geçtikten sonra maalesef başka termik bulamayarak Göksel ile
birlikte Barla köyü girişindeki benzinciye patladık, buna da şükür, kısa
günün karı diyerek geri döndük. Umarım bu uçuş daha iyilerine vesile olsun.

Bi ara fotoları da koyup haber vereceğim

Bu arada bizim gözümüz havada, her haftasonu krosun yolunu gözlüyoruz, her
an bi sürpriz yapabiliriz, XC sevdalıları teyakkuzda olsun, haber vermeden
krosa gidenler nabööle olsun :)

Leave a Reply